- 13.12.2022 10:21
DEPREM, artçılar, seçim, çocuk evliliği, hayat pahalılığı vb. birçok konu... Kafalar karışık, duygular karışık, fikirler karışık...
Haliyle huzur yok beyinlerde, kalplerde...
Elbette herkes böyle değil...
Ama büyük çoğunluk bu durumda bence...
Vahşi, sömürücü, ama konfor sunan ve sunduğu konforun cazibesiyle insanı kendine esir eden kapitalizmin sonu gelmez arzu ve hevesleri karşısında bir anlamda çaresiz kalmanın dayanılmaz hafifliği için büyük çoğunluk...
Maalesef çoğunlukla kabul gören alternatif bir proje görülmüyor ortada...
Din kaynaklı bazı öneriler ya sufilik ya da fundementalizm bataklığı içinde kaybolup gidiyor...
Bu noktada şu soruya cevap bulabiliyor muyuz; UHREVİLEŞME İDEALİ İLE DÜNYEVİLEŞME ARZULARI arasındaki çelişki nasıl ve hangi yöntemle uyumlu hale getirilebilir ve asıl önemlisi bu önerme kitleye nasıl kabul ettirilebilir?
Bu soruya slogan basitliği dışında ciddi bir önerme arayan ama daha çok bunu sunan bir fikri- felsefi gayret var mıdır?
Benzer tespitlerimiz siyasi alan için de geçerlidir.
Tarihinden çok önce gündeme gelip halen devam eden siyasi polemikler dışında 'sadre şifa' bir felsefî temelli, dörtbaşı mamur bir önerme var mı sorunların çözümü için parti ayırımı yapmadan sorduğum bu soruya cevap verilmesi en samimi dileğimiz olmalıdır.
Elbette tüm bu durumlarda asıl olan İNSANDIR ana konu...
Ancak insanımız başka ülkelerde belki de on yıllar süresince ancak meydana gelebilecek gündemler arasında şaşırmış durumdadır. Adeta şoke olmuş ve olup durmaktadır.
Bu anlamda insanımız gerçekten yardıma muhtaç haldedir.
Ancak tüm bunlara rağmen, özellikle seçmenimiz çokça tefekkür etmeli ve birkaç adım öne çıkmalıdır yaklaşan seçimlerde alacağı rol için...
Üzülerek ifade etmemiz gerekir ki, kadim gelenek gereği SÖYLENEN AMA SÖYLEMEYEN insanımız artık daha aktif vatandaş rolüne sahip olmalıdır.
Şüphesizdir ki halkımızı böylesi bir konuma getirmek, başta eğitim olmak üzere tüm kamu ve STK’ların görevidir. Ancak onlar bu görevi ihmal etmiş dahi olsa insanımız aklını ve inisiyatif alma kabiliyetini kullanmalıdır.
Günümüzde bunun için her türlü ortam mevcuttur. Mazeret yoktur.
Seçmenlerimiz son anda partilerin kendi içlerinde yapacakları tercihler dayatmacılığına teslim olmayacaklarını ve özellikle aday adaylarında aradıkları özellikleri şimdiden her fırsatta ifade etmelidirler.
“Başıma bir şey gelir” veya “kınayan olur” gibi ön kabullü korkular var ise zaten bu durumda seçim ve seçmen konusunu konuşmaya gerek dahi yoktur.
Demokrasimizin seviyesi bu olamaz ve bence değildir.
Zira demokrasi; kendisine her yönümüzle layık olmamız gereken bir rejimidir. Daha iyi bir rejim bulunana kadar en azından...
Efendim, aslında konuyu bu noktada şahsileştirmek istemem, ancak anlatmaya çalıştıklarıma bir örnek vermek gerektiğini düşünüyor ve kendimi örnek veriyorum.
Daha önce Milletvekilliği aday adayı olmuş biri olarak yaklaşan seçimler için tekrar adaylık düşünecek olursam neye göre düşüneyim?
Talepler nedir mesela?
Aranan vasıflar, özellikler nelerdir?
Neye göre, neyi düşünmem gerekmektedir?
Şahsen ben özgün halimle, kendi teklif ve önerilerimle çıkmak isterim.
Peki, ama seçmen ne ister, partiler ne ister?
Tüm bu konularda tefekkür ile fikir beyanlarına muhtaçtır bende siyaset kurumu...
Zaten demokrasi de bunu gerektirir...
Sevgilerle...
Yorum Yap