- 31.01.2023 10:42
- (1)
1990’LÜ yılların ortaları idi… İlginç anlatımla tarzı ile siyasi olaylara ve tarihe farklı bakan biri dikkatimi çekmişti. Adeta ezberlerimizi bozuyordu. Gerçi ÖZAL ile birlikte bazı ezberler zaten bozulmaya başlamıştı ama o daha ileriye gidiyordu. İlginç anlatımları vardı… “ofsayt kaldırılmalıdır zira seyirlik bir oyun olan futbolun mutluluk zirvesi olan gol olayını azaltmakta ve adeta iğdiş etmektedir” diyordu.
Siyasi söyleminin ana omurgası ‘liberalizm’ idi. Malumdur ki liberalizmi ‘vahşi kapitalizm ‘den ayırma amacı ile ‘demokrat’ nitelemesi eklenmişti ve buna ‘Liberal Demokrasi savunanlarına ise liberal demokrat’ deniyordu. O da partisini bu isimle kurmuştu. Milletimiz tarafından uygulaması kısmen benimsenip adı benimsenmeyen ‘liberalizm Türkçemize ‘serbesiyetçilik’ olarak çevrilebilirdi belki ama sanırım o da çok tutmazdı. Üstelik Cumhuriyetin ilk yıllarında bu isimle kurulan iki parti örneği hiçte olumlu anılar bırakmamıştı hafızalarda…
Besim TİBUK beydi Liberal Demokrat Partiyi kuran o kişi… Hayatı da söylemleri kadar ilginçti… Hırçın yapısı Karadenizli olmaktan geliyor olmalıydı. Artvin Murgul ilçesinde babasının işlettiği kahvehanede çalışıp masa üzerinde yatmıştı. İki Fakülte bitirip eğitimi ile alakası olmayan turizm işinde önce rehberlikle başlayan hayatı holding patronu olma ile devam etmişti. Birkaç kez iflas etmişti ve bunu bir övünç vesilesi olarak anlatıyor; “her iflas bir yıldızdır beş yıldız generaldir” diyordu.
ÖZAL’dan daha ısrarlı savunuyordu BAŞKANLIK sistemini… Ve daha birçok söylediği şeyler vardı ve bunlar çok hoşuma giden şeylerdi. Nerdeyse tüm hayatımız korkuya dayalı olarak geçmişti. Gerek aile gerek okul gerek askerlik gerek iş hayatımız akla hayale gelmedik korkularla dolu idi. Manevi hayatımızı etkileyenler ise sevgiyi ve nimeti değil korku ve cezayı öne çıkarıyordu sürekli… Liberal düşünce yapısı bize teşebbüs, düşünce ve düşünceyi ifade hürriyeti vaat ediyordu. Liberalizm asla başıboşluk demek değildi hatta bizde uygulanan sistemden çok daha kuralcı idi ve bazı kuralları daha acımasızdı. Mesela vergi kaçırmanın cezası idam tehdidi olabiliyordu ABD örneğinde olduğu gibi.
Birçok insanımız gibi bende mevcut sistemin eskidiğini hantallaştığını ve etkisizleştiğini görüyordum. Bir yol olmalı idi… Komünist ve faşist rejimlere aslında tüm totaliter rejimlere karşı olduğuma göre liberalizm-‘serbesiyetçilik’ en uygun olanı idi benim için… Elbette bu dünyadaki en iyi sistem değildi ama mevcut sistemlerin en iyisi olduğu bence kesindi. Zaten bir sistemin eksiksiz olması mümkün değildi.
Liberal düşünce Derneği ve Atila YAYLA ve benzerlerini daha yoğun izlemeye başlamıştım. Liberal Demokrat Parti (LDP) nin kurulduğunu duyunca elbette ilgimi çekmişti. Basılı yayın ve Parti tüzüğünü istedim. Çok kısa -yaklaşık 15 sahife-bir anayasa olmasını teklif ediyordu. Bayılmıştım bu fikre… LDP Genel Başkan Yardımcısı Partinin teşkilatlanması amacı ile ilimize gelmişti. Düzce ve Giresun da teşkilatlarının kurulmasına üstün bir gayretle yardımcı oldum. Nitekim daha sonra yapılan seçimlerde kardeşim Ekrem Düzce’den, Rahmetli dayıoğlum Ali Nuri ÇİÇEKOĞLU da Giresun’dan Milletvekili adayı oldular. Besim TİBUK bey ile yapılan röportajlardan on üç adet basılı yayın çıkmıştı. Hepsini dikkatle okudum. O günlerde mevcut partilerde tam bir bitmişlik söz konusu idi. Nitekim bu durum iyice gün yüzüne çıkmış ve 2002 de AK Partinin kurulması ile sona ermişti.
Detaylarına girmeden bir hususu burada belirtmekte yayar görüyorum ki o da şudur; bizler LDP’nin söylemlerini beğeniyor olmakla birlikte bazı açılardan baktığımızda başarılı olmasının mümkün olmadığını görüyorduk.
Ülkemizde ki siyasi yapı ve dokuyu çocukluğumdan beri çok yakından takip ediyor ve bizzat içerisinde yaşayarak öğreniyordum. Sosyal bilgiler eğitimi almış olmanın yanında erken gençlik yıllarımızda M.T.T.B.-ÜLKÜ OCAKLARI-DİN GÖREV.DERNEĞİ, M.G.V. gibi kurumlarda çok önem verilen gençlik eğitimlerine katılmıştım. Ankara gibi bir siyasi merkezde üstelik 80 öncesi tabir edilen anarşi ortamında Rahmetli Şehit Lider Muhsin YAZICIOĞLU bey ve o günlerin birçok önder kişiliklerine yakın olmaktan gelen bilgilerimle siyasi ve sosyal gelişmeleri yaşayarak gözlemliyordum...
..............
HAZİRAN 2015 seçimlerinde işte bu altyapı ile Milletvekili aday adayı olmuştum.
Başkanlık sistemine ogün olduğu gibi bugünde karşı olanlar var. Bunların içerisinde haklı söylemleri olanlarda var ama ben yine eminim ki BAŞKANLIK SİSTEMİ milletimizin geçmişine ve fikri yapısına en uygun sistemdir. Kervan yolda düzelir. Mahzurlarını önlemek bu aşamada mümkündür.
Başkanlık sisteminin olmazsa olmazı olan iki husus vardır.
Birincisi ADALET konusudur. Adalet, hem de ideale yakın adalet...
İkincisi ise Başkanın; kimlik, kişilik, şahsiyet yapısı ve mutlaka bilgi, birikim, tecrübe evveliyatı...
Bunu tespit ile seçme halka ait... Bu anlamda elbet seçmenin sorumluluğu tartışmasızdır.
Halen uygulanan Cumhurbaşkanlığı sistemi elbette tam olarak başkanlık sistemi değildir. Benzerlikler vardır ama aynı değildir. Bu amaçla yapılacak çok değişiklikler vardır. Mesela senato sistemi ve daha birçok yenilikler...
Öncelikle şundan emin olun ki parlamenter sistemin birçok yanlışlarını düzeltmekten çok daha kolaydır Başkanlık sistemi için yapılması gerekenler...
Çoğunlukla zannedildiği gibi başkanlık sistemi bize uzak bir yapı değildir...
Bunun için gerekli altyapımız hem önceki devlet ve İmparatorluk dönemlerinde hem ATATÜRK ve hem de İNÖNÜ dönemi uygulamalarında mevcuttur. Bu dönemlerin uygulamaları bize olumlu veya olumsuz sayısız örnekler sunacaktır. Dünyada mevcut uygulamalardan da alınacak dersler ile başarılı bir sonuca varmanın mümkün olduğu görülecektir. Bu anlamda ANAYASA değişikliği yapılmasını başarabiliriz ve başarmalıyız.
Lütfen bu konu başta olmak üzere her tartışmayı kavga konusu haline getirmeden yapalım…
Öngörü sahibi olalım ve gençlerimizi mutlaka ama mutlaka geleceğe dönük öngörü sahibi olarak yetiştirmeye çalışalım.
Ama her şeyden önemli olan bir şey var ki o samimiyettir.
Önce samimi olalım.
Sevgi ve saygılarımla…
Yorum Yap