- 27.05.2023 12:04
Ne ilgisi var şimdi şairle, şiirle seçimin diye düşünüp ve bunu anlamsız bulup okumaktan vazgeçmediyseniz lütfen okumaya devam edin...
ŞİİR VE YARIŞ hatta ŞİİR VE SAVAŞ demeyi de düşündüm ama bunu yakıştıramadım şiire... Tercih ettiğim son başlığı yazının sonuna koyacağım
Seçim atmosferindeyiz ve ortam beklediğimden daha az gergin şükürler olsun... Barıştan bir milim bile ayrılmak istemiyoruz.
Eski önemini yitiren, seçilen ve seçilemeyenlerden den başka kimsenin çokta umurunda olmadığı milletvekilliği seçimleri barış içinde geçti...
600 vekil sayısının anlamsızlığı ve hazineye inanılmaz boyutta yük getiren milletvekilliği seçimi ile birlikte yapılıp 2.tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimine an itibarıyla saatler kaldı.
Yarın gidip herkes sevdiği şiiri, şairi tercih ederek pardon siyasi kişiyi ve partisini tercih ederek oyunu kullanacak...
Efendim; siyaset bir fikir, ideoloji, felsefe mahsulü değil midir? Evet öyledir... Gerçi bu seçimlerde her şey allak bullak oldu artık bu tespiti dahi tartışılabilir hale getirdi bu seçim ama ne olursa olsun bir fikre dayanmayan siyaset olmaz, olamaz... Olursa o siyasi alanın dışına çıkıyor demektir.
Siyasi fikrin dayandığı ideolojik zemini kimler oluşturur, olgunlaştırır? Felsefeciler...
Peki bunu topluma en ve veciz haliyle kim sunar? Şairler… Evet şiirleriyle şairler...
Bir köşe yazısı boyutunda ve uzun yazıların okunmadığı gerçeği karşısında kısaca ancak bu kadar özetleyebilirim...
Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Mehmet Akif ERSOY, Ziya GÖKALP, Necip FAZIL KISAKÜREK, Nazım Hikmet, Ozan Arif, Ahmet Arif ve daha niceleri olmadan fikir, felsefe, siyasetin sevimli yanı olur muydu sizce?
Olursa nasıl olurdu? Tatsız, tuzsuz değil mi?
Evet bu kadar önemli olmalarına rağmen şair ve şiir hak ettiği değeri görüyor mu?
Asla... Bunu üzülerek vurguladıktan sonra devam edelim...
Mesela Necip Fazıl, Mehmet Akif olmadan Recep Tayyip ERDOĞAN acaba siyasetçi olur muydu? Olsa nasıl olurdu?
Mehmet Akif olmadan merhum Necmettin ERBAKAN nasıl bir altyapıya sahip olurdu?
Nihal Atsız, Ziya Gökalp olmadan Alparslan Türkeş ne anlatırdı acaba?
Pir Sultan Abdal olmasa muhalif siyasi ve hatta dini kişilikler neden nasıl söz söylerlerdi?
Nazım Hikmet olmasa mesela sol- sosyalist siyasiler neyi, nasıl ve ne kadar anlatabilirlerdi?
Şu seçime kadar siyasi hayat işte bu temeller üzerinde oturuyordu ve ana fikir arkları belliydi. Umarım yine su doğal arkına dönecektir zira başka türlüsü kalıcı ve daimi ve daha önemlisi etkili olamaz.
Ana ark, kanal, arter fikir, ideoloji, felsefe ise orayı size tüm güzelliğiyle sunan şairlerin şiirleridir... Orada akan fikir sularının üzerinde seyreden kayıklar, yakalar, gemiler ise siyasi partiler, üstündekiler ise siyasetçilerdir bir anlamda...
Ve her alanda olduğu gibi şiirde ve şairde de yüceler, zirveler vardır... Hepsi ayrı ayrı önemlidir amma ülkemizde orta yakın dönemi temsilen iki ana zirve vardır ki henüz onları geçen olmamıştır şiir ve felsefesi ile...
Vefatının yıldönümü olan Sultan üş şuara - Şairler sultanı- Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK ve birçok tam tersi aleyhte nitelemelere rağmen Vatan şairi sıfatı ile gerçekten önemli usta şair Nazım Hikmet...
MEMLEKETİM, MEMEDE MEKTUP, CEVİZ AĞACI ve daha birçok şiirlerini bilmeden kendisine düşmanlık beslediğim Nazım Hikmetin manevi şahsiyetinden özür dilerken; iyi ki tanımışım yoksa ben ben olamazdım diye düşündüğüm, bitmez tükenmez ölüm kaygımın maalesef sebebi tarih çapında büyük, çektiği çilelere nazire ÇİLE adlı eserin sahibi, KALDIRIMLARIN EMZİRDİĞİ ÇOCUK, SAKARYA TÜRKÜSÜ'nün çığlığı, ANNECİĞİM şiirinin öznesi, ZİNDANDAN MEMEDE MEKTUP mesajının sahibi büyük üstad Necip Fazıl Kısakürek merhuma sonsuz rahmetler dilerim.
Peki tüm bunların seçimle alakası ne diye hâlâ soran varsa diyorum ki işte bu seçim, tüm yozlaşma, kimliksizleşmeye rağmen iki şair arasında geçecek... Zaten aslında hep öyle geçip geldi bugünlere siyasi hayatımız...
Şimdi asıl can alıcı soruyu soralım; ŞİİRDEN KAVGA HATTA SAVAŞ ÇIKAR MI? Maalesef evet... Zira savaşan aslında ideolojiler, fikirler, hayallerdir.
Ama biz bu iki büyük şaire savaşı yakıştırabilir miyiz? Aslaaa... Zira şiire, şaire yakışan barıştır.
Öyleyse barış içinde sonuçlanmasını dilediğiniz ŞİİR VE SEÇİM başlıklı bu yazımızın asıl başlığını iki cümleden sonra yazının sonuna atalım...
-Hocam, çok uzattın hele deki sonuç ne olur, diye sorduğunuzu duyar gibiyim...
Cevabım şudur;
- Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında
ne sen bunun farkındasın ne polis farkında...
Ve;
- Sanma bu tekerlek kalır tümsekte
Yarın elbet bizim elbet bizimdir
Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir.
Ve başlığımız;
ŞİİR, SEÇİM VE BARIŞ
MUTLAKA BARIŞ...
Yorum Yap