- 24.06.2023 12:23
Tarihi yapıların, korunarak özgün özellikleriyle geleceğe aktarılmasını ve geçmişle gelecek arasında bağlantı kurulmasını sağlayan “koruma” anlayışı; geçmişi geleceğe aktarma ve yapıdaki tarihi izleri saklama amacı gütmektedir.
Kültürel miras niteliğindeki yapıların korunması, tarihi mirası geleceğe aktararak toplumda tarih bilincini oluşturulmasını ve böylelikle topluma kentsel kimlik kazandırılmasını sağlamaktadır.
Yaşlanma (eskime), doğal afetler, insan ve ekonomik kökenli bozulmalar, yönetim ve planlama kökenli bozulmalardan etkilenen kültürel varlıkların günümüze kadar korunması ve sürekliliğinin sağlanması yani yaşatılması için koruma anlayışı devreye girmektedir.
Bu bağlamda kültürel mirasın korunması ve yaşatılması kapsamında, “koruma (konvansiyonel) yöntemleri” içerisinde önemli bir yere sahip olan tarihi yapıların yeniden işlevlendirilerek dönüştürülmesi, müdahale türleri içerisinde önemli bir yere sahiptir.
Kazısı yapılıp, bitirilmiş, her türlü belgeleme çalışmaları yapılıp, arşive kaldırılmış, bilimsel yayınları yapılmış, restorasyon ve koruma çalışmaları da tamamlanmış bir taşınmaz kültürel varlığına şimdi ne yapacağız ????
İşte şimdi tam da onu mirasımıza kazandırmak için yaptığımız birbirinden zahmetli tüm çalışmalarımızın ve fedakârlıklarımızın karşılığını alma zamanı….
Konuralp çıkışı, Akçakoca yolu üzerinde bulunan ve inşa edildiği dönemden yaklaşık 50 yıl öncesine kadar işlevine devam eden “Konuralp Roma Köprüsü” yukarıda bahsettiğim tüm aşamalardan geçmiştir. Köprünün arkeolojik kazı ve belgeleme çalışmaları 2016 yılında başlamış ve 2019 yılında tamamlanmıştır. Ardından 2022 yılına kadar da restorasyon ve koruma çalışmaları yapılmıştır. Yaklaşık iki bin yıl kadar Düzce’nin yükünü çekmiş bu emektar köprü, beyaz mermer bloklardan ve hiç harç kullanılmadan yapılmış, otuz metre uzunluğunda, beş metre genişliğindedir. Hali hazırda görülen sadece on metrelik kısmı ve üç kemeri ile döneminin tüm ihtişamıyla, kentimizin kültürel mirasına kazandırılmıştır.
Kazandırıldı kazandırılmasına da peki şimdi nasıl koruyacağız? Etrafına tel örgü çekip, bir de koruyup gözetmesi için bir bekçi görevlendirerek mi? Bu tarz bir koruma yöntemi; işlevsiz bir şekilde turist gelsin de baksın, gezsin diye beklemekten öteye geçemez. Öteye geçemediği gibi şehrimizin turizm kenti olma yolunda sağlayacağı önemli katkıları da tam olarak yerine getiremeyeceğini düşünüyorum.
Acaba kültürel dokuyu bozmadan etrafına yapılacak çevre düzenlemesi ile şehrimiz Düzce’nin sayfiye yeri olan Akçakoca’ya doğru giderken bir uğrak yeri, bir dinlenme alanı ile insanlara “Antik Köprü” manzarasında çay..vb. içecekler içme alanları mı yaratılsa? Konuralp’e Antik Kültür Rotası yapılsa emin olun tam da orası gelen misafirleri Konuralp Antik Kentinden uğurlama noktası olur. (Bu konuya başka bir yazımda değineceğim) Bu yöntem ile tarihi anıt hem Düzce turizmine katkı sağlayacak, hem de yaşayan mimari olma özelliği ile de kendi kendini koruyacaktır.
Böylelikle ülkemizde, arkeolojik kazı, araştırma ve belgeleme-restorasyon-turizm üçgenin hayata geçirilmiş yegâne örneklerinden biri olacağına hiç şüphem yoktur.
Yorum Yap