- 25.09.2023 09:50
Büyük İskender Kimdir?
Babası Makedonia Kralı II. Philipp, annesi Epeiros Kralı Neoptolemos’un kızı Olympias olan, Arap tarihçilerin adını “Büyük İskender” diye zikrettikleri III. Alexander (İskender) M.Ö. 356’da Pella’da dünyaya gelmiştir. Babası II. Philipp’in isteği üzerine antik çağın ünlü düşünürü Aristoteles tarafından M.Ö. 343-340 yılları arasında iyi bir eğitim alan İskender, babasının vefatından sonra M.Ö. 336 yılında tahta çıkmıştır. II. Philipp tarafından kurulan disiplinli ve profesyonel Makedonya Ordusu Büyük İskender’e babasından miras kalmıştır. Ve bu orduyla birlikte 12 yıl 8 ay gibi kısa bir sürede, yaklaşık 18 devleti hakimiyeti altına almıştır. Kuşkusuz babasından devraldığı büyük ordunun, çocukluğundan beri kralın varisi olarak “savaşçı” olarak büyütülmesinin ve dönemin en iyi eğitmenleri tarafından yetiştirilmesinin payı çok büyüktür. Babasının büyük projesi olan Pers seferi sırasında, Granikos ve İssos savaşlarında Büyük Pers Ordusunu yenilgiye uğratmıştır ve Anadolu’yu Pers istilasından çıkartmıştır.
Ele geçen yazıtlardan elde edilen bilgilere göre; Büyük İskender, kendisini ve icraatlarını kayıt altına almak istemiş ve bunun için dönemin en iyi tarihçilerini, yazarlarını ve en ünlü sanatkarlarını yanında bulundurmuştur. Lysippos, Apelle, Philoxenos ve Phyrogoletes gibi sanatçılar onu resmetmişler veya portrelerini yapmışlardır.
Bugünkü modern sanatın önemli bir dalı olan portre sanatının temellerinin antik çağlarda atıldığı bilinmektedir. Kral veya İmparatorların portrelendirme geleneği, M.Ö. 4. yüzyılın sonlarına doğru Büyük İskender’in gerçek görünümleriyle görsel sanatlarda verilmesiyle başlamıştır. Tarihte bu kadar büyük bir coğrafi alanda bu kadar çok portresinin yapılması sanırım başka bir lidere nasip olmamıştır. Doğu ve batı da dahil olmak üzere, tüm Antik Çağ coğrafyasında Helenistik Dönem (M.Ö. 330-30) ile başlayan bu gelenek, Roma Cumhuriyeti ve İmparatorluk Dönemi’nde devam etmiştir.
Geçtiğimiz hafta Kültür Bakanlığı’nın izinleri doğrultusunda Düzce Belediyesi’nin destekleriyle devam eden Konuralp Antik Kent Tiyatro alanının üst kısmında yürütülen kazı çalışmaları sırasında kentimizi heyecanlandıran heykel başı bulundu. Günlerdir gerek basından, gerek sosyal medyadan takip ettiğim bu heyecanın ve şaşkınlığın, beraberinde cevap bekleyen sorular doğurduğunu gördüm. Bu haftaki yazımda, arkeolog ve uzun yıllar bu ülkenin yetiştirdiği antik çağ heykel ve portre sanatı konusunda duayen hocalarımdan aldığım yaklaşık 18 yıllık eğitimimle ve yine onların danışmanlığında “merak ve şüphe uyandıran” soruları cevaplamaya çalışacağım. Hatta yazıma soru-cevap yöntemiyle devam edeceğim.
1. Geçtiğimiz hafta kazı çalışmaları sırasında bulunan heykel başı orijinal mi yoksa sahte mi?
Konuralp Antik Kenti kazısı tiyatro alanında 2013 yılında başlayan, son 4 yıldır Düzce Belediye Başkanı Sayın Dr. Faruk Özlü’nün müthiş vizyonuyla, Düzce Belediyesi’nin inanılmaz büyük lojistik destekleriyle devam eden kazı çalışmalarında tiyatro yapısının üst kısmında, belli bir kot seviyesinde bulunmuş olan arkeolojik eser orijinal bir eserdir. Neden mi orjinaldir? Yaklaşık kazıların başladığı yıllarda o zamanlar öğrencilik dönemlerinde olan, şimdi ise tiyatro kazıları konusunda deneyim kazanan uzman arkeologlar tarafından bulunduğu için… Bulunan eserin yapıldığı dönemin stil özelliklerini taşıdığı için…
2. Bu kadar merak uyandıran bu arkeolojik eser nedir?
Arkeolojik eser, mermerden yapılmış, kendi döneminde tüm bir heykele ait heykel başıdır.
3. Bu heykel başı kime aittir?
Öncelikle heykel başının, sadece insan anatomisinin genel geçer özelliklerinin verildiği bir heykel başı olmadığını söylemek lazım. Gerçek karakteristik özellikleri verilmiş bir kişiye ait portredir.
4. Peki bu kimin portresidir?
Tüm stilistik ve karakteristik özellikleriyle Makedonya Kralı Büyük İskender’e ait olmalıdır. Yine de bunu söylerken kırk kere düşünmek, üzerinde bilimsel çalışmalar yapmak, bir bilene sormak lazımdır.
5. Neden Büyük İskender’in portresi olmalıdır?
Bizi figürün kimliğine yaklaştıran ilk ve en önemli basamak, kuşkusuz alnının hemen üzerinde yer alan, yukarıya doğru dikilmiş saç perçemi, yani “anastole”dir. Her ne kadar anastole ilk bakışta Büyük İskender’i işaret etse de bu özel saç motifinin daha başka insan, mitoloji ve tanrı figürlerinde de sıklıkla tercih edilerek kullanılmış olduğunu çeşitli bilim insanları söylemektedir. Bu nedenle de kimliklendirme yapılırken dikkatli olmak ve mutlaka başka belirtileri de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Bu bağlamda İskender portrelerinde kullanılan anastole motifinin yanı sıra, diğer pek çok özellikleri bir arada bulunması gerekir. Peki, nedir bu özellikler?
Tanrılarda ya da mitolojik birçok figürde çok ta rastlanılmayan kişisel, ama aynı zamanda, özellikle orta/geç Hellenistik Dönemden itibaren, idealize edilmiş bir yüz, başın güçlü patetik bir şekilde yana çevrilmesi, kederli bir alın, hafif kalkık kaşlar, derinde işlenmiş sulu gözler, şehvetle hafif aralanmış dudaklar, uzaklara doğru bakış.
Sıraladığımız bu özelliklerin hemen hepsini Düzce’de bulunan heykel başında da kolaylıkla bulabiliriz.
6. Helenistik Dönemden günümüze bu kadar korunarak gelmesi mümkün müdür?
Öncelikle eseri, Helenistik Dönem’e (M.Ö. 330-30) tarihlendiremeyiz. Yani eser Büyük İskender’in yaşadığı çağdaş yüzyılla ait bir eser değildir.
Helenistik Dönemle birlikte başlayan İskender portreleri yapma geleneği, tüm Antik Çağ heykel sanatı boyunca bir gelenek haline gelmiştir. Bu gelenek Roma İmparatorluğu Dönemi’nde de tüm Akdeniz coğrafyasında devam etmiştir. İlk kez Helenistik Dönemde yapılmaya başlanmış İskender portrelerinin kopyası Roma İmparatorluğu Dönemi’nde yapılmaya devam etmiştir.
7. Peki Düzce İskender portresi hangi döneme tarihlenir?
Buna cevap vermeden önce, eserin fizyonomisini iyi incelemek lazımdır. Eserde ilk göze çarpan oldukça zengin ve gür saçlar, kuşkusuz alnının hemen üzerinde yer alan, yukarıya doğru dikilmiş saç perçemi, yani anastolesidir. Yukarıya doğru kalkık, ince kaşlar ve oldukça öne doğru taşkın gözleri ikinci dikkat çeken fizyonomik özelliktir. Hafif sağa doğru yatık baş ile dolgun, uzun bir yüze, hafif aralanmış dudaklara ve kemerli bir buruna sahiptir. Ayrıca bize eseri tarihlendirmede çok büyük katkı sağlayacak gözlerdeki matkap kullanımıdır. Çünkü Antik Çağ heykel sanatında matkap kullanımı İmparator Hadrianus Dönemi’yle (M.S. 117-138) birlikte görülür. Bu bağlamda eser “Roma’nın Beş İyi İmparatorları (Evlatlık İmparatorlar)” dönemine ait olmalıdır. Yüz uzun ve hafif dar, kaşlar ince yukarıya kalkık, dışarıya taşırılmış iri patlak gözler, yüzün alt kısmı dolgun, aşağıya düşük, karışık ve kıvrak görünümlü zengin ve gür saçlar, İmparator Hadrianus döneminin ortak karakteristik özelliklerdir. Eserde göz bebeğini belirginleştirmek için kullanılan matkap da bizi zaten İmparator Hadrianus Dönemi sonrasına götürmektedir. Tüm bu özellikler ile birlikte eserin tarihine İmparator Marcus Aurelius ve İmparator Commodus’un hüküm sürdüğü Geç Antoninler Dönemi (M.S. 161-192) diyebiliriz.
Şimdilik bu kadar sevgili Düzce Postası okurları. Eserin bulunduğu ilk günden bu yana kafaları karıştıran en temel belli başlı soruları cevaplandırmaya çalıştım. Bu konuda danıştığım Sayın hocalarım Prof. Dr. Ramazan Özgan’a, Prof. Dr. Christine Özgan’a ve Doç. Dr. Ahmet Bilir’e teşekkürlerimi sunmak isterim.
Döneminin oldukça yüksek sanat eserlerinin yapıldığı ve bu konuda da oldukça bereketli olan Konuralp’te daha nice birbirinden kıymetli eserleri, Konuralp Tarihi’ne ve müzesine kazandıracak arkeolojik kazıları tüm imkanları ile destekleyen Düzce Belediyesi’ne ve Sayın Dr. Faruk Özlü’ye huzurlarınızda bir kez daha teşekkürlerimi sunarım.
Yorum Yap