- 13.03.2023 09:46
Birgün bir derviş dua ederken devamlı 'sen bilirsin' diyormuş. Yanındaki bir başkası 'neden böyle dua ediyorsun' diye sorduğunda; 'Allah en güzelini bilir, bizlere en hayırlısını lütfetsin diye böyle diyorum' diyerek ibretlik bir cevap vermiş.
Elbette bu kainatın sahibi aynı zamanda bizim kalplerimizin sahibidir. Gönüllerden geçenleri dahi bilir. Bu nedenle kalbimize vakıf olup, kendimizi bilmemiz gerekir. İnsan edebini-kalbini bildiği ölçüde Rabbini bilir. Nice zaman bilinmezlikler ve kaygılar içinde geçen şu hayat yolculuğu, bu ilimlerle kendine bir yön tayin eder. Varlık gayesi yolunda harcanmayan enerjiler, seni yaratandan uzak diyarlarda gönlünü yorar.
Öyleyse nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak kalbini. Yarın uyandığında güzel bir sabaha, huzurlu bir güne başlamak istiyorsan; bu geceyi yaratılış gayene uygun bir şekilde geçirmen gerekiyor. Yaşarsan hayat olur, kalbin hayat bulur. Aksi takdirde fani dünyevi tutkulara aldanırsan, alçalırsın. Koskoca Adem peygamber küçük bir hataya düştüğü için, cennetten dünyaya inmedi mi? Bizim gibi aciz kullar, aziz olan Allahı gücendirecek bir şekilde yaşarsak halimiz ne olur? Maddi kar ve zararların hesabını yaparken, manevi cihette gönül muhasebesini de unutmamak gerekir. Bu dünyada seferde olduğunu yani misafir kaldığını unutmak, insanı kulluk şuurundan uzaklaştırır. Yolda yürürken hiç kimse çamura basmıyor çünkü yarın bu ayakkabıyı yeniden giyeceksin, temiz olmasını istersin. Aynı şekilde mademki hergün kendi kalbimizle beraber bir hayat yaşıyoruz, öyleyse onu dünyevi arzularla kirletmemek gerekir. İşin esasında bir şeyi temiz tutmanın en kolay yolu, hiç kirletmemektir.
Allah'tan istemeye gelince herkes en güzel evi, arabayı ister. Lakin O'nun rızasını kazanacak güzel bir hayata talip olmak hepsinden önemlidir. Allah herkese maddi-manevi kazançlar elde edebileceği güzel bir ahlak ve edep nasip eylesin. Sonu şükür olmayan her nimet, ancak gönüle yük oluverecektir.
Yorum Yap