Her sene bir aylığına güzel bir misafir gelir hayatımıza. İftarıyla, sahuruyla, teravisiyle ramazan her sene tam zamanında gelir. Tam biraz bizler dünyaya aldanmışken, bu hayata bağlanmışken; yemeler, içmeler, keyifler varken, işte böyle bir anda ramazan her sene tam zamanında gelir. Ve bizleri Yaradan adeta bize der ki 'durun siz bu dünya için yaratılmadınız'. Öyleyse ne için yaratıldıysanız ona göre güzel bir hayat yaşayın.

Verilen nimetler için şükredince insan, sevaba giriyor. Rabbimiz o kadar merhametli ki, bizlere verdiği yiyecek ve içeceklerde tüketim fazlalığı vücudumuza zarar vermesin diye, yılda bir ay oruç ibadetini getirmiş. Yani hem yerken şükredilirse ibadet hem de ramazanda Allah için yenilmediğinde ibadet.

Çocukken mahyalarda 'oruç tut sıhhat bul' ifadesini sıkça görürdük. O günlerden bu yana dünyada çok şey değişti, tabii yemek kültürü de değişti. Bir zamanlar yemek için yaşamak kaidesi vardı. Şimdilerde yaşamak için yememek kültürü çok daha ön plana çıkıyor. Özellikle diyabetin birçok hastalığa sebebiyet verdiğini hepimiz yakınlarımızda görüyoruz. İşte bu yüzden orucun Allah'ın ne kadar büyük bir lütfu olduğunu daha iyi anlıyoruz.

Velhasıl Mevlamız ne planlamışsa, en güzelini takdir etmiş. Bu hayatın hakikatini anlamak için, hüküm sahibinin bizlerden istediklerini anlayabilme şuurunun gönlümüze nail olması niyazıyla...