Gamze AKÇAY
Gamze AKÇAY

Gazete: Düzce Postası

Edebiyat Öğretmeni

Batı’dan dilimize devşirilen bir kelime “Kültür”

  • 17.10.2022 14:15

Kültür nedir, diye sorsak kaç kişi doğru cevabı verebilir? Entelektüel olduğunu düşünen birçoklarının bu soruya doğru cevabı verebileceğinden emin değilim. Zira kelimenin çıkış noktasında neyi karşılandığını çoğumuz bilmiyoruz. Bu “kültür nedir?” sorusuna, kendi yaşam tarzını baz alarak eğitim hayatına yaptığı ilk atılımlardan başlayıp şu ana kadar edindiği tüm bilgi birikimini öznel yaşantısıyla birleştirip kendi penceresinden baktığı dünyasından bir “cevap” olarak verebilir çoğumuz. Ama benim istediğim cevap kültür kelimesinden ne anladığımız değil, kültür kelimesinin ne olduğuyla ilgili.

Kültür, sözlükte birden fazla anlamı ihtiva etmekle birlikte ilk anlamı şöyledir: “Tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçlar bütünü, hars, ekin.” 

Egemenliğinin ölçüsünü gösteren araç? Kimin kime egemenliği bu?  Bir diğer dikkat ettiğim nokta da bu kelimenin kökeninin Latince olması. Fakat biz kelimeyi Fransızlardan öğrenmişiz. Batılılar bu kelimeyi üretmeseydi, bizde bu kelimeye karşılık bir kelime oluşmayacak mıydı? Ya da onların kültür dedikleri şeyin alt yapısı neydi? Bu kelimenin bizim toplumumuzda yer aldığı bir alan yok muydu da biz kültür kelimesini Fransa’dan ithale mecbur kaldık? Eğer bizde de kültür vardıysa, neden bu kelimenin tam anlamıyla Türkçe’de karşılığı kullanılmıyor? Aslında Türk Dil Kurumu, kültür kelimesine Türkçe karşılık olarak “ekin” kelimesini kullanmış. Fakat bunu kimse pek bilmez. Zaten Batılıların kültür dedikleri şeyin bizim yaşam tarzımızla direkt bir alakası da yok. En azından geçmişimizde yoktu. Kültür, Latince kökeni itibariyle tarım yapmak, ekip biçmek eylemleriyle yakından ilgisi olan bir kelimedir. Ne yazık ki bu tanımlamanın Batı’da en eski zamanlardan beri ekonomik ölçütlerle var olan bir kelime olduğunu anlamak zor. Tarım yapacaksın yani üreteceksin sonra da onu devamlılık esasıyla satıp tekrar üreteceksin. İşte bu devamlılığın adına onlar kültür diyor. Altında tamamen çıkar ilişkisine dayanan bir sömürü niyeti var. Tıpkı Haçlı seferlerinde yağmaladıkları cinsten bir niyet. Gittikleri memleketlerin hazinelerini ele geçirip şehirleri alt üst ettikten sonra insanlarda bıraktıkları yığın. İşte kültür dedikleri aslında bu eylemlerin alt yapısı. Bizdeyse maddi ve manevi emek vererek asırlarca biriktirdiğimiz geçmiş yaşantılarımızla bugün bizi var eden ve bir arada tutarak bizi olumlu her türlü insani eylemlere yönelten “mukaddeslerimiz” vardı. Bizde onlar da olmayan bir hazine birikimi var zaten ve biz onun adına aslında “irfan” diyoruz. Sözlüğe açıp baktığınızda da zaten mecazi olarak irfan kelimesinin “kültür” anlamını taşıyan kullanımının olduğunu görürsünüz. Ancak ilmi ve manevi değerlerle örülü olan, insana sadece değer katan ve toplumumuzdan hiçbir çıkar gözetmeden bize sadece paylaşmayı, birlik olmayı gösteren bizdeki medeniyet algımızın bugün “kültür” kelimesinin yerini tutması maalesef bizim kendimize olan büyük bir ayıbımızdır. Çünkü dil demek bir toplumun ortak zihin dünyası demektir. Kelimelerse bu zihin dünyasını döndüren çarklar. Eğer kendi medeniyetimizden kalan kelimeleri kullanmazsak ithal ederek kullandığımız başka medeniyetlerin kelimeleriyle düşünmeye başlarız. Bugün ya da uzak veyahut yakın geçmişte Avrupa’nın maddi getirisi olacağını düşündüğü toplumları sanal veya gerçek dünyada nasıl sömürdüğünü hepimiz bilmekteyiz. Kendi maddi ve manevi birikim algısını, adını kültür olarak isimlendirdiği bir kelime vasıtasıyla dünyaya öyle ya da böyle mecbur ettiği sistemlerini irademizle veya bize fark ettirmeden dayatmasının altında yatan neden aslında hep bu kültür kelimesini hayatımıza soktuğu için gerçekleşti. Şimdiki duruma bakarsak hepimiz tüketen ve yenisini isteyen emperyalist bir düşüncenin içindeyiz. Zaten kültür kelimesi de; içinde ekonomik, emperyalist güçler barındıran bir kelime, dünyevi bir anlam hatta bir ideoloji. Batı, din saydığı inanç kurallarını dahi yaşadığı zamana uydurmuş bir toplum. İşine yaradığını çağın gerekliliklerine uydurmak suretiyle bu kültür kelimesini ortaya atarak kendi iradesiyle yapıp ettiği her türlü maddi ve manevi unsurlarını Dünya’ya satmaktan geri durmuyor. Kültür kelimesi aslında tam olarak bize böyle öğretildi: “Çağın gerekliliklerine uyan her türlü maddi manevi şey. Eğer kullanılmıyorsa zamanla kültürden kalkan her türlü davranış.” Niye zamanla kalkan davranış? Çünkü Batı, getirisi olmayan tüm davranış kalıplarını yıkarak çağın gereklilikliği diye ortaya çıkarttı her şeyi kendi çıkarları doğrultusunda bize dayatmak zorunda. Ve biz, Dünya olarak bu dayatmayı kültür kelimesini kullanarak devam ettiriyor kendi ellerimizle kendimizi Batı’ya teslim ediyoruz.

Cemil Meriç’in de dediği gibi kültür, “Homo ekonomikus’un kanlı fetihlerini gizlemeye yarayan bir şal.” Hatta bence misyonerliğin yeni yüzyıllardaki adı: Kültür. Kılıçla alamadıklarını, insan algısına kendi istekle doğrultusunda sattıkları ve yenilerini ekonomik çıkarları için her daim devam ettirecekleri bir alan. Ve maalesef Dünya algımız kültürleşmeye devam ederken medeniyetini, aklını, irfanını bu çıkarsever Avrupa’ya tercih etmeye mecburmuş gibi hissediyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetecilik Matbaacılık Ticaret Ltd. Şti. (www.duzcepostasi.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız