- 28.09.2022 16:18
01 Ekim, Meclis yeni yasama yılı için start verecek. Kulisler hareketli, siyasi parti genel merkezlerinin önlerinde, araç trafiğinde gözle görünür bir artış var.
Altılı masada aday konusu belirginleşmeye başladı. Kılıçtaroğlu en azından parti için deki konsensüsü cebirle de olsa sağladı. Sosyal medya siyasetinde, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu da yanındayız dedi. Akabinde Babadan CHP’li olduğunu ögrendiğimiz Meral Akşener ölene kadar minnet duyacağını bildirdi.
Sayın Akşener’in Türk Milliyetçilerini, MHP’den kopartıp CHP’nin vagonuna bindirmesini siyasal bir başarı olarak gördüğümü söylemek isterim.
Şaşırdığım bir şey de, Meral hanımın babasını dondan dona sokarak siyaset yapması. Allah rahmet eylesin, babası hayatta olmadığı için teyit edemeyeceğiz. Ama bizzat kulaklarımla duyduğum kapalı bir görüşmede, Meral hanım şöyle demişti. “Ben hiç MHP’li olmadım, o sebeple kendime hep (MeHePe) li derim. Biz babadan Demokrat partiliyiz, sadece abim İstanbul’da MHP ilçe başkanlığı yaptı (il de olabilir) ayrıca Devlet beyin arkadaşı o sebeple kısa süreli MHP de bulundum.”
Kafamı karıştıran bir iki sorunun başlangıcı, babaya verilen bu siyasi makamlar. Menderes mi, İnönü’mü?
Ama asıl soru şu!
Az komplo gibi gelebilir sizlere lakin anlamaya çalışıyorum.
-Bu hanfendi nasıl oldu da MHP’yi bölecek kadar içeride güçlendi?
-Nasıl oldu da hatıra binaen girdiği partiyi olağan üstü kongreye götürdü ve başkan adayı oldu?
Aynı hanımefendi, yakın zamanda Cumhurbaşkanı adaylığı için yapılan bütün anketlerde, açık ara birinci çıkan ve CHP limanına demir atmış başka bir eski Ülkücü Mansur Yavaş’ı da başkanlık adaylığından revüze edince, babadan CHP’li olma olasılığına da ihtimal vermedim değil.
Hep şöyle düşünmüştüm; Türk Milliyetçiliği, MHP üzerinden iktidarı, İYİ Parti üzerinden muhalefeti konsilize ediyor diye. Ama son süreçte Milliyetçi refleksin, başka bir akıl üzerinden sola kanalize edildiğini hissediyorum hatta öyle görüyorum.
Bu babadan CHP’li fikrine iyice kıl oldum.
Kıl olmam CHP karşıtlığından veya başka bir görüşe nefretle baktığımdan değil. Bilakis Türkiye siyasetinin normalleşmesi, fikirsel kutuplaşmaların toplumsal barışı tehdit etmesini istemeyen biriyim. Ve normalleşme sürecinde kendi kitlesini kontrol etme de Sayın Kılıçtaroğlu’nu başarılı bulan biriyim. Ama yalan ve şirin görünme beyanlarının masumiyetine inanmıyorum. Altında kutuplaşmış bir akıl, düşmanca bir tavır görüyorum.
Meral hanımın partisinin il örgütlenmeleri de aynı hastalık içerisinde. Kinci, düşmanca tavır sergileyen ve dedikoduyla beslenen bir büyüme içindeler.
Bu tavır ÜLKÜCÜ bir tavır değildir.
Bu yaklaşım, faydacı baskıcı bir yaklaşımdır. Kılıçdaroğlu daha yapıcı söylem içindeyken Meral hanım ve ahalisi nefret içerikli söylemle siyaset sürdürüyor. Eleştirdikleri makama yakıştırdıkları bütün haslet bedenlerinde tecelli etmiş halde. Seçmen bunu ayırt ediyor “madem öyle, neden taklite rağbet gösterilim” der diye düşünüyorum.
İYİ Parti, muhalifliği topluma umut veren değil, kavgayla saf belirleyen bir hal içinde tutuyor. İl teşkilatları iyi bir değişim değil çıkar ve menfaat içinde. İllerde vekillik sıralarının pazarlandığı, ötekileştiren dili kullandıkça kazanamayacaktırlar.
Yorum Yap