Son Dakika
- 18:23 Bıyık: Düzce Valisi Selçuk Aslan’ın yanındayız
- 18:13 Bolu Dağı'nda son durum
- 18:12 Fahrettin Ay defnedildi
- 18:01 Düzcespor için ilginç kampanya
- 17:29 “İkinci karardan derhal dönülmeli”
- 16:58 Twitter’da TT olduk
- 16:46 “Sizlerden çok memnunum başarılar diliyorum”
- 16:37 15 gram uyuşturucu ele geçirildi
- 16:33 CHP İl Başkanı Cemşit "Valimizi ve Düzcemizi rahat bırakın "
- 16:10 Dükkan önüne kum döken şahısa 30 bin TL ceza
“Hasar tespitleri yüzeysel yapıldı”
Düzce’de yaklaşık 30 yıldır müteahhitlik yapan Yusuf Taşhan, Düzce Postası’nı ziyaret etti. 23 Kasım’da Düzce’de yaşanan 6,0 şiddetindeki deprem sonrası ortaya çıkan sorunları dile getiren Taşhan, hasar tespitlerinin tecrübesiz ve yetkin olmayan kişilerce doğru yapılmadığını iddia etti.

Hasarlı olduğu hale hasarsız raporu verilen, özellikle 1999 öncesi yapılan yüksek katlı binalardaki hak sahiplerinin mağdur olduğunu ifade eden Taşhan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “3 depremi geçirmiş binalarda kesinlikle insanların oturmasına izin vermeyeceğiz” açıklamasının gereğinin yerine getirilmesini beklediklerini söyledi.
Yusuf Taşhan, Düzce Postası Yazı İşleri Müdürü Çiğdem Diger’in sorularını yanıtladı…
“Neye göre hasarsız raporu verdiniz”
Düzce 23 Kasım'da 6,0 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Bu depremden sonra yapılan hasar tespitlerinin doğru olmadığını düşünüyorsunuz? Bu iddianızın kaynağı nedir? Nerede yanlış yapıldı?
Düzce depreme yabancı bir il değil. Bunu hem yaşamış, hem tecrübeleri olan bir il. 23 Kasım’da tekrar bir afet oldu. 3 deprem geçirmiş olan, 2 ve 3 katının üstündeki binalarımızla alakalı yapılan tespitlerin kesinlikle yüzeysel yapıldığını söylüyorum. Bu hasar tespitinde çalışan vatandaşlar binaların içini görmediler, binaların dışından tespitler yapıldı. Bu konuda bir sıkıntı daha var. Bu binaların dışına mantolama yapıldı. Malum mantolama hem köpük, hem file kullanılarak yapıldığı için dışarıya hasar göstermedi. Bu hasar tespitinin yapan arkadaşlarımız buna da aldandılar. Mesela benim Hükümet Sokak’ta bulunan bodrum üstü 5 katlı binamın dışında bir çizgi yok. Ama birinci katında muazzam hasar var. Çoluk çocuk içine girmeye bile korkuyoruz. Bu binamıza hasarsız raporu verilmiş. Neye göre verdiniz? Yani bu insanlar buna güvenip bu binalarda oturabilir mi? Veya diyelim oturdular. Depremin ne zaman olacağını bilen yok. Bunu biz 1999’da yaşadık. 3 ay arayla ikinci depremi yaşadık. Bizim en çok kaybımız da ikinci depremde oldu. Çünkü birinci depremdeki hasar tespitlerinden sonra vatandaşa ‘hadi artık evinize girin’ dedik. O giren vatandaşlarımızın çoğu da rahmetli oldu.
“HASAR TESPİTİNDE İNŞAAT MÜHENDİSLERİNİN OLMASI LAZIM”
O zaman da mı hasar tespitleri doğru yapılmamıştı?
O zaman da tecrübesiz insanların bu tespitleri yaptığına inanıyoruz. Peki, bugün durum farklı mı? Yine değil. Düzce’de benden daha eski bir müteahhit yok. Aynı zamanda ben inşaat ustasıyım. Binadaki hasarların aslında bir görüntülenmesi lazım. Bu görüntüden sonra da bir komisyon tarafından değerlendirilmesi lazım. Hasar tespiti için tarım müdürlüğündeki veya nüfus müdürlüğündeki memurun, veyahut da bir eğitimcinin o binadaki hasarı tespit edecek, ne bilgisi var ne tecrübesi var. Mutlaka bu hasar tespitinde inşaat mühendislerinin olması lazım. Jeofizik mühendislerinin değil. Çünkü onların işi temelde. Ama yapılmış bitmiş binalardaki hasar tespitini yapacak olan kişiler inşaat mühendisleridir. Böyle mi yapılıyor? Takibi yapılsın. Ben yanılmadığıma inanıyorum. Benim esas şu andaki sıkıntımı ve de halkı ilgilendiren konuyu dile getirmek istiyorum. 23 Kasım'daki depremi geçiren insanlarımızdan, 4-5 katlı binalarda oturan insanlar şu anda mağdur. Bu insanlar nerede yaşıyor? Bunlar depremzede. Yani bu insanları şu anda resmi kurumlar unuttu.
“10 SANİYE DAHA SÜRSE BELKİ BEN DE OLMAYACAKTIM”
Yani evleri hasarlı ve girmeye korkuyorlar. Dolayısıyla bu insanlar başka yerlerde yaşamak zorunda kaldı. Evlerin durumunun ne olacağıyla ilgili bir sonuç mu olmasını bekliyorsunuz? Ya da neler olmalı, neler yapılmalı?
3 depremi geçirmiş binalarda kesinlikle insanların oturmasına izin vermeyeceğiz dedi Süleyman Soylu bakanımız. Onun ifadesi üzerine ve binaların görmüş oldukları hasara göre insanlar o binalarda oturmuyor. Ama bu insanlar nerede oturuyor, nerede barınıyor? Bunları şu anda araştıran bir kurum yok. Bu binalar yıkılıp da, bu insanların binaların enkazından çıkarılması mı gerekirdi veyahut da ölmesi mi gerekirdi? Bu insanların geleceğini planlamak, bu insanlar için ne yapılacağını düşünmek gerekiyor. Kurumların ‘biz Düzce'de bu binalar hakkında şöyle bir plan programımız var’ dediğini duymadım. Basında da böyle bir açıklama görmedim. Şu anda doğudaki depremde, sanki kendimi görüyorum. Allah göstermesin hiçbirimize böyle afetler. 23 Kasım'da Düzce’de yaşadığımız afet 10 saniye daha sürse belki ben de olmayacaktım. Çünkü deprem anında tamamen seyrettim binamızın sallanma şeklini, kalkıp oturduğu şeklini. Yani 10 saniye daha devam etseydi çoğumuz yoktu. Şimdi doğuda ama yapılaşmadan, ama oradaki sarsıntının derecesinden çok insanımız hayatını kaybetti, çok insanımız yaralandı. Mevlam bir daha vermesin. Ama bir bakıyoruz bütün onların geleceği planlanıyor, onlara yapılacak konutlar planlanıyor. Düzce’de bir çalışma yok.
Bir de şu sıkıntı var. 5 katlı binalarımızı belediye yıktıktan sonra kentsel dönüşüm konusu malum. Vatandaş kendi cebinden bu binaları yapmak zorunda. Yani devlet kentsel dönüşüm kararı verdiği binaları yapmıyor. Sıkıntı şu; 5 katlı binalarımızın olduğu yerlere 4 kat imar verilecek. Peşi beşinci kattaki insanlar nereye gidecek?
“NE PAHASINA OLURSA OLSUN BU SORUNLARIN ÇÖZÜLMESİ GEREKİR”
Bu iş nasıl çözülür? Siz geçmişte belediye meclisi üyeliği yaptınız. Bu konuda sizin bir çözüm öneriniz var mı?
Tekrar yapılacak olan yeni imar planlarında, o binanın dışında kalacak kişilere devletin aynı kalıcı konutlar gibi konutlar yapıp bedelsiz olarak vermesi lazım. Zaten biz birinci 1999 depreminde de dükkan veya daire vereceğimiz kişilerin arsa paylarını devlet olarak üzerimize almadığımız için bugün halen 1999’dan kalan inşaatı yapılamamış veyahut da problemi çözülememiş bir sürü arsamız var. Onun için Düzce'de bir görüntü kirliliği var. Bir türlü düzelmiyor, düzelemez de. Buna ne Belediye’nin seyirci kalması lazım, ne Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nün seyirci kalması lazım. Ne pahasına olursa olsun bu sorunların çözülmesi gerekir.
Vatandaşı mağdur etmek bir yerde devletin acizliğidir, kurumların acizliğidir. Burada hiçbir vatandaş mağdur edilmeden, planların yapılıp somut örneklerin ortaya konması gerekiyor. Bu konuda gecikme var. Belediye meclisleri mutlaka kentsel dönüşüm komisyonlarını oluşturarak plan programını yapacak. Yeni yapılacak konutlardaki hak sahibi olamayacak kişilerin hakkında ne tür bir karar verilecekse verilecek. Benim de bu konuda önerim, kalıcı konutlar gibi konut yaparak verilmesi. Onların dışında kalanlar da belediyenin vereceği imar durumuna göre binasını yapacak. Ama şu anda bakıyoruz ki bu konuda hiçbir çalışma yok.
“DEVLET SEYİRCİ KALMAMALI, EN BÜYÜK GÖREV VALİ’YE DÜŞÜYOR”
Peki, hak sahipleri kendi aralarında bu sorunu çözemezler mi?
Mümkün değil, çözemezler. Zaten şu anda şu durum var, bu apartmanların çoğunu arsası olanlar daire karşılığı müteahhide verdi. Oradan aldı 3-5 daire oturuyor. Şimdi bu bina yıkıldığı zaman o insanın kendi imkanları olması lazım ki o arsanın üzerinde bir bina yapabilsin. 5 katlı bir binada, üst katlardaki kişiler orada herhangi bir bina yapamayacak. Yapmayacaklarına göre burada devletin devreye girmesi lazım. Bu iş devlet el atmadan çözülmez. Bunu vatandaş kendi çabalarıyla mümkün değil çözemez. Gidecek yeri olmayan yüzlerce insan var, bu binalarda oturuyorlar. ‘Tamam, biz şu anda oturuyoruz, ama güvenimiz yok, kiraya çıkacağız, ama fahiş fiyattan veriliyor. Artık ömrüm eğer bitmişse Allah benim canımı burada alır’ diyor. Bunu o adamın vermesi mümkün değil. Kendini şu anda kaderine terk etmiş durumda o tür binada oturan insanlar. Buna da devlet seyirci kalmamalı. Burada en büyük görev valiye düşüyor. Vali devleti temsil eden bir mülki amirdir. Bu halkın geleceği konusunda mutlaka toplantılar yapılması gerekiyor. Buradaki insanların geleceği konusunda ne yapılacaksa, bu insanların bilgilendirilmesi gerekir. Şu anda böyle bir şey yok. Sorumlu kurumlar lütfen zaman geçirmeden Düzce'deki depremzedeleri programa almalı, bu kişilerin geleceğini planlamalı.
“VATANDAŞA BİRER YAZI VERSİNLER”
Düzce’de asıl problem hasar alıp yıkılan binalar değil, hasarlı olup hasarsız raporu verilen binalardaki vatandaşların yaşadığı problem mi size göre?
Şimdi zaten gerçek burada. Hasarsızsa, tespit eden kişiler o zaman vatandaşa birer yazı versinler. Bu bina hasarsız olarak tespit edilmiştir, oturulmasında herhangi bir sakınca yoktur diye. Kendi kaşe ve imzaları da olsun. Biz bunu giriş kapılarımıza asalım. Yani sorumluluktan biz düşelim veya orada oturmak isteyen kişi gelsin o yazıyı görsün, ona göre otursun.
Röportajın devamına ulaşmak için tıklayın
Editör: Ç. Diger