DOĞAL afetler adı üstünde doğaldır. Coğrafyaya ve iklime göre değişkenlik gösteren ve bazen yüzlerce, binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan olaylardır.
İnsanoğlu, psikolojisi gereği yaşanmış hiçbir kötü olayı ya da kötü anılarını hatırlamak istemez. Çünkü kötü geçmişi hatırlamak kişinin mutluluğunu, huzurunu ve sağlığını olumsuz etkiler.
Kısaca yaşam kalitesini düşürür.
Ne var ki, yaşamını yitirenleri unutmamak, onları sonsuza kadar hatırlamak adına anıların taze kalması bu kötü olayların da ister istemez hafızalarımızda tekrarlanmasına yol açar.
Geçtiğimiz günlerde 12 Kasım 1999 Düzce depreminin 23. yıldönümü anıldı.
Ölenler yâd edildi, o günün gazete manşetleri sergilendi. TRT Haber Anıtpark’tan canlı yayınlar gerçekleştirdi. AFAD ve UMKE gibi kurtarma ekiplerinin yanı sıra deprem simülasyonu da izleyicilere tanıtıldı.
En önemlisi ise Türkiye genelinde özellikle 12 Kasım’a denk getirilen “Çök, kapan, tutun.” tatbikatıydı.
Tüm bunlar yaşanan o acı felaketin bir daha yaşanmaması ya da tekrar yaşanırsa ne gibi önlemler alınması gerektiği içindi.
Yine de “Deprem öldürmez, binalar öldürür.” gerçeğini kabullenmekle birlikte çoğumuzun bu uyarıyı ciddiye almadığını da üzülerek belirtelim.
Başta Düzce olmak üzere Türkiye için acı verici bir doğal afet olan 12 Kasım depreminin acısı henüz kalplerimizde soğumamışken, hemen ertesi gün İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen hain terör saldırısı milletimizi derinden yaraladı.
Ülkemiz bulunduğu coğrafya itibariyle ne yazık ki hem deprem, sel gibi doğal afetlere hem de terör saldırılarına maruz kalan bir koordinatta yer alıyor.
Tarihten bugüne yaşanan dramatik olaylar geçmişimizden ders çıkarmamızı hatırlatan önemli yaşanmışlıklardır.
Konumuz terör saldırılarında yaşanan acılara kadar geldi ama peki doğal afetleri hatırlamamız gerçekten doğru mu?
Buraya dikkatinizi çekmek istiyorum;
Doğal afetler insanın elinde olmadan gerçekleştiğinden çoğu zaman önlem almak pek mümkün olmuyor. Bu yüzden dünyanın kendi döngüsünü gerçekleştirmesi adına aynı afetler belirli dönemlerde tekrarlanır durur.
Aslında biz buna felaket diyoruz.
Zira insanlığın fazla kalabalık olmadığı veya hiç canlının olmadığı çağlarda yaşanan bu coğrafik olaylar dünyanın enerji birikimini atması gereken rutin süreçlerdi.
Hala da öyle.
Bu yüzden tekrarlanan doğal afetlerde yaşananları hatırlamak psikolojimizi bozmaktan öteye geçmez. Çünkü yaşanan ölümlerde çaresizsiniz ve doğayı suçlayamazsınız.
Örneğin; 2004’te Japonya’da yaşanan deprem ve tsunaminin faturasını kimseye kesemezken, 1945’te Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının hesabını ABD’den sorabilirsiniz.
Japonya’daki felaketi anmak aslında yaşananları hatırlamak değil ölenleri yâd etmektir. Ancak 500 yıl boyunca bu felaketi anmak kimseye bir şey kazandırmaz.
Hiroşima’yı anmak ise hem ölenleri anmak hem de ABD’ye duyulan nefreti güncel tutmaktır. Bu yüzden düşmanlarınızı her daim hatırlamalısınız.
Çerkez sürgününü, Hocalı katliamını hatırlamak bize geçmişimize daha sıkı sahip çıkmamıza neden olurken, 500 yıl önce İstanbul’da yaşanan depremi hatırlamak kronolojik bilgiden öteye geçmeyecektir.
Dolayısıyla insan eliyle gerçekleştirilen katliamları her yıl anarak onlara duyduğumuz nefreti taze tutarız.
Oysa doğal felaketlerde ölenlerimize rahmet dilemekten başka pek bir anlamı kalmaz.
Kuşkusuz acının tarifi de yoktur.
Felaket de olsa terör saldırısı da olsa savaş da olsa işin içinde can olduğundan tüm canlılar bundan etkileniyor.
Felaketleri sürekli hatırlamak birkaç gün önce yaşandığı gibi düşmanlarımızı unutturmaya sebep olur.
Doğal afetler sonrası yaşadığınız coğrafyayı yenileyebiliriz ancak düşmanlarımızı unutursak Allah korusun yaşayacak coğrafya bile bulamayız.
Yorum yazarak Düzce Postası Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzce Postası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzce Postası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Düzce Postası Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzce Postası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzce Postası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.