- 22.12.2022 11:23
“AVATAR: Suyun yolu” filmi pek çok kişi gibi beni de farklı deryalara sürükledi. İzlemeyi düşünenlerin öncesinde Tarihçi Talha Uğurluel’in filmle ilgili yayınladığı değerlendirme videosuna bir göz atmalarını öneririz.
Kendisinin de deyimiyle filmdeki uçan ejderha görünümlü kuşlar aslında Osmanlı’nın Kanuni döneminde Tebriz’den getirdiği saz üslubu motifinin en önemli temsilcisi ressam Şahkulu’ya ait figürleri andırıyordu.
Hatta Topkapı Sarayı’nın Sünnet Odası’nın giriş kapısının yan duvarlarını süsleyen çini panolarda da Şahkulu’ya ait motiflerde filmdeki hayvansal yaratıkları andıran köpek ve geyik arası tam olarak adlandırılamayan canlıların resmedildiği görülüyor.
Ancak videodaki bilgilerden bağımsız olarak birkaç dipnot da düşmek gerekebilir;
Avatar’ın sözcük anlamı; Sanskritçede ava; aşağı ve tar: iniş anlamına gelen sözcüklerin birleşiminden oluşturulmuş olup bilgi anlamına gelen veda'nın gökyüzünden yeryüzüne; havadan, ateşten, sudan veya topraktan olana inmesi ve ona dahil olması olarak tanımlanmaktadır (vikipedia).
Hint mitolojisinde de tanrıların yeryüzüne indiklerinde büründükleri şekiller olarak geçer.
Bilgisayar ortamında kullandığımız avatar ise aslında kişinin sanal alemde görünmek istediği karakterlerden ibarettir.
İnsanoğlunun tarihten bu yana her şeye ve her güce ulaşma arzusu filme de işlenmişti kuşkusuz.
Filmde özetle Pandora gezegeninin tüm zenginliklerine ulaşmak isteyen insanlık, bilim adamlarının öncülüğünde Avatar’a bürünerek gezegenin canlılarına karşı savaşıyor.
Tıpkı bugün Ortadoğu’nun tüm zenginliklerini ele geçirmeye çalışan emperyal güçler gibi...
Tıpkı Afrika’nın tüm yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömüren Avrupa ülkeleri gibi...
Filmin ABD’li yapımcısı James Cameron konuyu öylesine derinlemesine işlemiş ki, adeta günümüzde yaşananları animasyon çizgi film formatında izleyiciye sunuyor.
Filme bakınca dünyada pek çok siyasi liderin, diktatörün işgalci karakterleriyle aslında Avatar kılığında ne kadar da profesyonelce davrandıklarını anlamamanız içten değil.
Bu işgalci anlayış ve bitmek bilmeyen arzular onları ölümsüz tanrı olduğu hissine kaptırıyor.
Filmde büyük bir mücadeleyle ele geçirilip öldürülen balinanın vücudundan alınan sıvının insanın yaşlanmasını durdurduğunu anlatan sahneler de aslında bu durumu da net ifade ediyor.
Avatar’ın yeni filminin ismine “Suyun yolu” denmesi de tesadüf değildi elbette.
Tasavvuf ve felsefe bilinciyle insanın yaradılışının sudan meydana gelmesine atfedilmiştir.
Buradaki ifade de kuşkusuz kendilerini ölümsüz tanrı zannedenlerin basit bir su damlasından meydana geldiklerini kabullenmeyişidir.
Necip Fazıl’da bu anlayış için duygularını dile getirmemiş miydi?
“İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?”
Yorum Yap