- 6.02.2023 12:13
- (1)
HAYA; utanma, çekinme duygusudur, bir yanlışta yüzün kızarmasıdır, başı öne eğmedir, gözleri kaçırmadır. O ne güzel bir erdemdir. Suç işleme korkusudur, suçu işledikten sonraki acziyet duygusudur. Suçun itirafı, özür beyanıdır. Rabbimin fıtrata koyduğu bir temel taşıdır. Bunu korumak kişiliğimizi korumaktır. Suç işlemekten korunmaktır. Varlığı varlığımıza değer katar. Sit alanı içine alınması gereken bir değerdir. Örselenmeye, yıpratılmaya gelmez.
Şöyle diyor şair:
“Haya sıyrılmış, inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde
Ne çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde” (M. Akif)
Haya, sahibini yanlışlardan, yanlış yapmaktan koruyan bir motor frenidir. Türkçe’de biz buna “ar” diyoruz. Utanç duyulacak davranışları çekinmeden yapan kimseler için “ar damarı çatlamış” deriz. Yaramazlık yapanlara da “arsız” deriz. Peygamberimiz “şayet utanmıyorsan dilediğini yap” buyurmaktadır. Haya, toplumumuzda üstün bir ahlakî değer olarak görülmüştür. Ahlakî değerlerin yozlaştığı toplumumuzda haya duygusu da yıpranmaktan nasibini almıştır.
Usta şair N. Fazıl da “Hava kirliliğinden değil haya kirliliğinden nefes alamıyoruz” diyor.
Hayayı yitirmek bizi değersizleştirir, toplumun bozulmasına sebep olur. Bazen biz ahlaka aykırı söz ve davranışları teşvik ederek, bunu cesaret özgüven sayarak bu bozulmayı teşvik ediyoruz: “Hadi evladım şu amcana bir sövüver.” Bunu yıpratmak ne bir cesaret ne bir özgüven ne bir kahramanlıktır. “Arsızlık çirkinleştirir, haya zarifleştirir. Haya imandan bir parçadır” diyor peygamberimiz.
Şair de şöyle diyor:
Başlamaya görsün ar bozulmaya
Edep dikiş tutmaz, bozulur maya.
Ne zaman bir yerde bozulursa maya
Ar namus silinir, kaybolur haya.
Neslin mayasında olmazsa Haya
Vücut mecal bulmaz âbâd olmaya. Murat Kahraman
Sağlık ve mutluluk içinde kalalım…
Yorum Yap