- 18.09.2023 09:47
- (2)
"Sodom ve Gomore" Yakup Kadri'nin bir romanıdır. Yakup Kadri roman ve hikayelerinde realist bir anlayışla Türk toplumunun Tanzimat'tan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatır. Sodom ve Gomore'de ise İngilizlerce işgal altında tutulan İstanbul'daki bir grup zümrenin çılgınca ve ahlaksızca yaşayışları konu olarak işlenir. Elimdeki okuduğum roman 1928' de basılmış ve Osmanlıca yani terk ettiğimiz harflerle yazılmış. Dil yönünden kıyıma uğramamış. Kelimeleri bugünkü her okumuşun rahatça anlayabileceği kelimeler değil.
Birinci Cihan Harbi'nden sonra yapılan Mondros ateşkes antlaşması İtilaf devletlerine güvenliklerini tehlike de gördüğü anda Anadolu'yu işgal fırsatı veriyordu. Buna dayanarak İngilizler İstanbul'u, Fransızlar Adana, Maraş dolaylarını, İtalyanlar Antalya dolaylarını, Yunanlılar İngiliz desteğiyle İzmir ve iç bölgeleri işgal etmişlerdi.
Bu işgallerde İngilizin payına İstanbul düşmüştü. İstanbul'da kendi milli, manevi değerlerinden kopuk azgın, zengin bir azınlık yaşamaktadır. Bu aileler çıkarları da gereği işgalcilerle içli dışlıdır. Kızları, hanımları İngiliz subaylarıyla eğlence partilerinde, içki alemlerindedir. Vatanın işgali onları ilgilendirmemektedir.
Sodom ve Gomore İncil'de adı geçen iki lanetli kenttir ve Ürdün'dedir. Bu iki şehir halkı Lut peygamber zamanında azmış, yoldan çıkmış, kutsal değerlerini kaybetmiş, ahlaken çökmüş, bu yüzden lanetlenmiş, Allah'ın gazabına uğramıştır.
Bu halk kendilerine uyarıcı olarak gönderilen Lut peygamberi de dinlememiş "lutilik" denilen ahlaksız yaşantılarından vaz geçmemişlerdir. Lut'a ve Allah'a iman etmemişlerdir. Ahlaksızlıkları şehirleriyle birlikte yerin dibine geçmelerine sebep olmuştur. İşte yazar, okuduğumuz bu romanda işgal altındaki İstanbul'u bu lanetli kentlerde ö z d e ş l e ş t i r i r.
Romandaki Sami Bey işi sebebiyle yabancılarla haşır neşir olan biridir. Kızı Leyla Amerikan Kolejinde okumuş ve milli terbiye almamıştır. Milli varlığından kopuk olduğundan işgalcilere yaklaşabilmek için yarış içindedir. Kendi benliğini unutan bu insanlar, yabancılara yakınlıklarıyla değer kazandıklarını zanneden kozmopolit zengin ailelerdir. İstanbul'un ileri gelenleri İngiliz subaylarına yaranarak belli çıkarlar elde etmeye çalışmaktadır. İstanbullu kızlar ise İngiliz subaylarıyla beraber olmaktan gayet mutludur. İşgalcilere yaranmak isteyen bu kesim işgalcilerle her türlü eğilimin içine girmektedir. Leyla da İngiliz subaylarıyla olmaktan hoşlanan genç bir kızdır. Bunun gibi kızların çevresi Kuvayı
Milliyecileri yabani dağ adamları, çete ve isyancı olarak görmekte hatta onlardan tiksinmektedirler. Romanın bütün tipleri Necdet hariç olumsuz karakterlerdir. Roman Milli Mücadelenin kazanılma sevinciyle ve işbirlikçi zümrenin hüznüyle sonlanır.
Günümüzde de romandaki mütegallibe Sami Bey tıynetli yabancılarla işbirliği yapabilecek zengin karakterleri görmek mümkün. İstanbul Taksim'deki yakma yıkma terör eylemlerinde dış destekli teröristlere otel kapılarını açan kim? Biz işgalcileri kovduk doğru; lakin onlar kapıdan kaçıp bacadan girdiler. Bu sefer zihinlerimizi işgal ettiler. Yanlış, sapık fikirleri ve inançlarıyla. Romandaki Leylalar, Azizeler, Nerminler, Sami Beyler bugün yine içimizdeler. O zaman insanımızın midesini doyurmaya dikkat ettiğimiz kadar zihnini, beynini de ortak değerlerimizle besleyeceğiz. Biz asıl düşmana benzediğimiz zaman düşmana yenilmiş oluruz: Sapık fikirlerimizle, Yaşayış tarzımızla, yememizle, içmemizle giyinmemizle, ilişkilerimizle...
Bugün sürekli savunulan, gündemde tutulan LGBT' de bize Sodom Gomore'yi hatırlatıyor. Bela mı bekliyoruz daha bilmiyorum. Özgürlüklerin de bir ahlakı olmalı değil mi? Yüreği mert, başı dik, özgüveni yüksek, tarihiyle ve değerleriyle bir ve bütün gençlerimizi, insanımızı saygıyla selamlıyoruz.
Yorum Yap