İnsanlık tarihinin belirli dönemlerinde bilim dünyası, zaman zaman kendi dönemleri açısından imkânsız olarak görülen soruların cevaplarını aramıştır. Örneğin uçmanın mümkün görünmediği zamanlardan insansız hava araçları çağına adım attı insanlık. Ya da parmak hesabı matematikten süper bilgisayar çağına. Günümüz dünyasının en merak edilen sorularından bir tanesi de geçmişe ya da geleceğe gitmek mümkün mü? Bu sorunun cevabı şimdilik imkânsız olarak dile getiriliyor ancak zamanın ne getireceğini geçmişte olduğu gibi günümüzde de kestirmek mümkün değil. Gelin birlikte şu an için neden imkânsız olduğunun kanıtlarını yorumlayalım.

Büyükbaba Paradoksu. Birçok bilim insanının da argüman olarak kullandığı bu paradoksu kısaca şöyle açıklayabiliriz. Zamanda yolculuk yapıp dedesinin gençliğine giden bir kişi dedesini öldürürse kendisinin doğması imkânsız hale gelir. Bu kişi doğmamış olursa geçmişe de gidemez ve zaman yolculuğu imkânsız hale gelir.

Oldukça basit, halk arasında dahi kabul gören ancak bilimsel alt yapısı yeterli olmayan bir diğer argüman ise geçmişe gitmek mümkün olsaydı gelecekteki insanların bunu keşfedip günümüz zamanına gelebileceği yönündedir. Ancak gelecekte teknolojinin ya da bilimin ileri gidip gitmeyeceği, dünya düzeninin nasıl olacağı, hatta dünya da yaşam olup olmayacağı bile tartışılır haldeyken bu argümanı geçerli kabul etmek pek olası değildir. Geçmişe gidiş için bir diğer önerme de Einstein’a aittir. Einstein solucan delikleri oluşturulabilirse geçmişe gidilebileceğini iddia etmiştir. Ancak solucan deliklerinin oluşturulabilmesi için bilim dünyasının negatif madde olarak adlandırdığı maddeye ihtiyaç vardır ki o madde de henüz keşfedilmiş değildir.Şu an için günümüz teknolojileri ile pek olası görünmeyen geçmişe yolculuk fikrini bir kenara bıraksak da çıplak gözle geçmişi görebilmemize engel olan hiçbir durum yok. Ama nasıl? Bir cismi görebilmemiz için ışığın cismin üzerinden yansıyıp gözümüze gelmesi gerekir. Işık saniyede yaklaşık 300 bin km yol yapar (1 saniyede dünyanın çevresinde 7 buçuk tur atabilir). Kulağa oldukça hızlı gibi gelse de uzayın boyutlarına kıyasladığımızda o kadar da muazzam bir hız olmadığını anlayabiliyoruz. Dünyamıza güneşten sonraki en yakın yıldız olarak bilinen Proxima Centauri’nin ışığı dünyamıza yaklaşık 4 yılda ulaşmaktadır. Bunun anlamı ise Proxima’ya baktığımızda onun 4 yıl önceki halini gördüğümüzdür. Ki binlerce yüz binlerce ışık yılı uzaklıktaki yıldızları düşününce aslında geceleri kafamızı gökyüzüne çevirdiğimizde binlerce yıl öncesini izlediğimiz gerçeği zamanın ne kadar göreceli olduğunu gösteriyor bizlere.