SEVGİLİ dostlar; komplo teorisi üretmek pek adetim değildir. Ama durup dururken Ermenistan’ın Azerbaycan’a ait sivil yerleşim merkezlerine saldırmasının altında yatan sebep ve saikleri de irdelemeden edemiyorum.
İlk akla gelen; Rusya’nın bölgede gelişen ve rakiplerini aşan Azerbaycan’ın askeri gücünü engellemek ve bu arada kendisine karşı ukalalık sergileyip Fransa ile iş tutmaya yeltenen Ermenistan’ın lideri Paşayan’a bu davranışının cezasını kesmek üzere organize edilmiş olabilir.
İkinci ihtimal; Rusya’nın temin edilen bu sıcak çatışma sonrası Türkiye ile yeniden masaya oturmak ve Suriye ile Libya’da Türkiye’nin gerisine düşmüş görünen fiili durumunu düzeltme imkanını elde edip Türkiye’ye karşı etkinliğini pekiştirme arzusu olabilir. Fakat ateşkes antlaşmasının 4. Maddesinde başka bir tarafın müzakere sürecine katılamayacağı yer aldığına göre bu ihtimal zayıf görülüyor.
Akla gelen bir başka ihtimal ise bu organizasyon, Batılı ülkelerin planı... Zira Türkiye ile Rusya’nın birbirlerine yakınlaşmaları, hele hele Suriye örneğinde olduğu gibi uluslararası uyuşmazlıkların çözümünde birlikte rol üstlenmeleri ve sonuç almaları, Batılı ülkeleri çok rahatsız etmişti. Batılı ülkeler bir şekilde Türkiye’yi Rusya’dan koparmak için gayret sergiliyorlardı. Bundan daha güzel fırsat olamazdı. Türkiye “ Gardaşım” diyecek Azerbaycan’ın yanında yer alacak, Rusya ise “arka bahçem” diyip Ermenistan’ın yanında yer alacaktı.
Ama Rusya, Ermenistan’ın sitemleri karşısında “ sen kendi öz toprağında saldırıya uğramadın ki, sana yardım edelim” diyerek , Türkiye de ben gardaşım olduğu için değil; mazlum olduğu, öz yurdunda saldırı ve işgale uğradığı için Azerbaycan’ın yanındayım diyerek Batılı ülkelerin beklentisini boşa çıkarmıştı.
Hele 1992-93’de ve daha sonraki süreçte Ermenistan’a her türlü silah yardımında bulunan Rusya, bu sefer Putin’in ağzından “ sen kendi topraklarında saldırıya uğramadın ki” açıklamasını yapmakla, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu, dolaylı da olsa Ermenistan’ın işgalci olarak orada bulunduğunu kabul etmiş olması son günlerin hafızasında kalacak en belirgin diplomatik söylemdi.
PEKİ AZERBAYCAN HALKI NE DİYOR?
Sevgili dostlar, yaklaşık her gün talebelerimle görüşüyorum. Aldığım haberler göğsümü kabartıyor. Milli şuuru uyanmış, genç-yaşlı demeden birbiriyle ve Türkiye’yle bütünleşmiş, vatan aşkı içerisinde üç renkli ay-yıldızlı bayraklarını Karabağ’da dalgalandırmak için gönüllü neferler olarak adeta emir bekliyorlar. Cephe arkasında herkes bir şey yapmaya çalışıyor.
Bir tek örnek vereyim. Doçentlik payesini elde etmiş olan bir talebem ekibini oluşturmuş, Karabağ’a yakın bölgeleri gezerek evladını cepheye gönderen aileleri dolaşıyor, onların ihtiyaçlarını karşılıyor ve hassaten şehit haberi gelen haneleri ziyaretle, şehit ailelerinin hüznünü değil, sevincini paylaşıyorlar. Oğlunun şehadet haberini alan baba “vatan sağolsun” diyor. Şu anda Azerbaycan halkında büyük bir heyecan var. Herkes cepheye gitmeye hazır, adeta can atıyor. Allah’ın izniyle hep bir ağızdan, işgal edilen vatan toprağını düşmandan azat edeceğiz, oraları özgürlüğe kavuşturacağız diyorlar.
Taşıp sele dönüşen bu özgürlük sevdasının önünde kimse duramaz. Halkın bu iman ve heyecanı karşısında herkes üzerine düşeni yapacak ve inşallah Karabağ gerçek sahibine kavuşacaktır.
Artık Azerbaycan halkı 1991’lerin 92’lerin halkı değil... O, İstanbul’u fetheden, Ayasofya’da Ezan-ı Muhammedi’yi okutan, İla-i Kelimetullah uğruna Viyana önlerine kadar giden Müslüman Türkün ruh kökü ile tanış olmuş artık... Anadolu medeniyetinin ilim ve irfan yuvalarının, ayağına kadar getirdiği rahle-i tedris’e oturdu. Yavaş yavaş kendine geldi, özüne gayıttı ve 1918’lerde “ Çırpınırdı Karadeniz bakıp Türk’ün bayrağına” haykırışlarıyla Nuri paşanın ordusunu karşılayan ana-atalarının heyecanıyla aslına dönerek Karabağ’a doğru hedef belirlemişler. Yolunuz açık olsun benim can kardeşlerim.
Anadolu’nun ruh kökünü gayretleriyle, bilfiil yaşayışıyla oralara götüren, Azerbaycan halkıyla Anadolu insanının inanç, ruh ve karakter yapısının, yaşayış tarzının tanış olup bütünleşmesine emeği geçen herkesi, birlikte görev yaptığım bütün arkadaşlarımı tebrik ediyor, Allah onlardan razı olsun diyorum. Sizler ne samimi, ne gayretli insanlarsınız ki, emekleriniz ve ortaya koyduğunuz güzel davranışlarınız sonucu, materyalist felsefenin yok etmeye çalıştığı bir ruh, şecaat ve karakter yeniden kendine gelip ayaklarının üzerine bastı ve elinden zorla alınan vatanının azatlığı uğruna “ölürsem şehit kalırsam gazi olurum” parolasıyla Dağlık Karabağ’ı kendine hedef belirledi.
Ben emeğimin karşılığını aldığımı beyanla, Rabbime hamd ediyor, ata yurdundaki yiğitlerime haydin Karabağ sizi bekliyor! “Gazanız mübarek olsun, Allah yar ve yardımcınız olsun” diyor dualarımı her daim teyit ediyorum. Yolunuz açık olsun.
Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.
Yorum Yap