Mehmet Şimşek

Mehmet Şimşek
28.12.2020 - 09:35

1960'LI yılları yaşayan büyüklerimiz yukarıdaki başlığın ne anlama geldiğini hemen anlamışlardır.

Özetle, 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra kurulan Devlet Planlama Teşkilatı'ın (DPT) 5'er yıllık öngördüğü kalkınma planları siyasi çevrelerde destek bulduğu gibi “Bize plan değil pilav lazım” diyerek çok ciddi karşı çıkılmıştı. Geçen hafta gazetemiz yazarlarından Harun Can Şerbetçi’nin vasıtasıyla kısa bir telefon görüşmesi yaptığım Düzce Ovası Sulama Birliği Başkanı Ebubekir Uzgur’u dinlerken aklıma bu plan-pilav tartışmaları geldi.

Uzgur öyle heyecan verici şeyler anlattı ki, konuşmamız bittiğinde proje hakkında şöyle düşündüm:

- Bu hem plân hem de pilav!

 

MERAKLISI İÇİN KAÇIRILMAYACAK BİR MAKALE

Sözü getireceğim yer, şu bir zamanlar Osmanlı saray sofralarının gözdesi olan Konuralp pirinci…

Düzce-Konuralp’te pirincin tarihini 15. ve 16. Yüzyıla kadar götürmek mümkün. Konuya ilgi duyanlar için editörlüğünü Yrd. Doç. Dr. İsmail Yaşayanlar’ın yaptığı, Düzce Belediyesi Kültür Yayınları arasından 2017’de yayın hayatına kazandırılan ‘Düzce’de Kültür ve Sanat’ isimli cildindeki kuşatıcı yazıyı okumalarını öneriyorum.  Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nde de görev yapan akademisyen Ahmet Uludağ’ın “Konuralp Çeltiği Bağlamında Tarım, Çevre, Kültür, Medeniyet” başlıklı uzun soluklu makalesi konumuzla ilgili son derece doyurucu bilgiler içermekte…

 

KORONA GÜNLERİNDE KONURALP’İ KONUŞMAK

Tekrar konumuza dönelim.

Korona günlerinde Konuralp’te hummalı bir çalışma yürütülüyor.

Düzcelilerin ‘kasaba pirinci’ diye tanımladığı Konuralp pirincine yeniden hayat veren projenin başında Düzce Valiliği ile Düzce Belediyesi bulunmakta.  İki kurumun el ele vererek yürüttüğü girişimin ismi Düzce Ovası Sulama Birliği Çeltik Kapasite Artış Projesi…

Projenin sahadaki en önemli ‘emek kahramanları’ndan biri de Ebubekir Uzgur.

Uzun yıllar eko sisteme kafa yormuş bir memleket sevdalısı.  Serhat şehrimiz Kars’ın bağrından çıkarak çeşitli yerlerde görev yaptıktan sonra geçtiğimiz Nisan ayında Düzce’ye atanıp, kolları sıvayan Uzgur bu proje için deyim yerindeyse yüreğini ortaya koymuş…

Dahası var…

Kendisini Düzceli olarak nitelendiriyor.

 

ET-NOHUT VE PİRİNCİN MUHTEŞEM LEZZETİ

Geçen sene (2019) 'coğrafi işaret belgesi' alarak tescillenen Konuralp pirinci ekim sahalarının genişletildiğini söyleyen Ebubekir Bey, Melen çayının suları ile beslenen pirincin farklı aramasıyla benzerlerine fark atacağı konusunda çok iddialı.

Şöyle konuşuyor:

Düzce ovası ile akarsularının buluşması pirinç için bir nimet. Buranın toprağı müthiş bereketli. Su ve toprağın özelliğinden dolayı Konuralp’te yetişen pirincin farklı bir aroması var. Pirinç et ve nohutla buluştuğunda ise muhteşem bir lezzet olan Konuralp pilavı ortaya çıkıyor. Tüm Türkiye'yi Konuralp pirincinden üretilmiş yufkalı pilav yemeye davet ediyorum…

Tombul, bodur ve hafif sarımsı, diğer pirinçlerden farklı görünen Konuralp pirincinde hedef üretim alanının 15 bin dekara çıkarılması.

Bu sözler temennin ötesinde her gün bir adım daha yaklaşılan bir hedef.

 

DÜZCE İÇİN İDEAL FORMÜL: ÜÇÜ BİR ARADA

Günümüz Konuralp coğrafyasında adeta gramofon kâğıdı gibi büzülerek 1300 dönümlere çekilen pirinç ekim alanlarının 15 bin dekara çıkarılabileceğine işaret eden Uzgur, Türkiye genelinde 15 bin ton açığı bulunan pirincin yüzde 10’nun Düzce’den karşılanabileceğini söylüyor.  Sanayi, tarım ve turizmin Düzce için vazgeçilmez ‘üçü birarada’lığının altını çiziyor ve Konuralp pilavı ile gastronomi turizminin başlamasının önünde hiçbir engel bulunmadığını ifade ediyor.

Sözü teoriden pratiğe getirerek neler yapıldığını ve yapılacağını soruyorum Uzgur’a.

Öncelikle bu işi bölgenin çiftçisine sevdirip, desteklemenin şart olduğunu dile getiren Uzgur, Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü’nün hiçbir yardımı esirgemediğini anlatıyor. Belediye tarafından tahsis edilen 2 lazer makinasıyla işe başladıklarını kaydediyor. 

Ve tabii her şeyden önemlisi tarlada üretilen pirincin tamamına yakınını alma garantisi verdiklerini belirterek, “Çiftçi ürününü aracı kullanmadan direk bize satsın” diye çağrıda bulunuyor.

Bölge insanının mısırdan vazgeçip pirince dönmesi gerektiğini tekrarlayan Uzgur, çiftçinin ürününün hiçbir şekilde elinde kalmayacağını ifade ediyor. Uzgur ayrıca Konuralplilerin konuya yakın ilgi duyduğunu sözlerine ekliyor.

 

“ÜŞÜYÜP, NAZ ETMİŞ, DARILMIŞ VE GİTMİŞTİ”

Ebubekir Uzgur’u dinledikten sonra bilgisayar başına geçip, son söyleyeceğimi baştan ifade edip ‘Hem plan hem de pilav’ diye karar kıldım.

Şimdi izninizle ekonomik slogandan edebiyata geçerek yazıyı sonlandırayım.

Ne vakit Ahmet Arif'in 'Yalnız Değiliz' şiirindeki şu dizeleri okusam aklıma hep Düzce gelirdi.

Şöyle diyordu:

Tütünü bilir misin?

"Kız saçı" demiş zeybekler,

Su içmez her damardan,

Yerini kolay beğenmez,

Üşür

Naz eder,

Darılır

İki parmak arasında kıyılmış,

Bir parçası var kalbimin

İncecik, ak kâğıtlara sarılır,

Dar vakit yanar da verir kendini.

Dostun susan dudağına...”

 

DÜZCE’Yİ PİRİNÇLE DÜŞÜNMENİN ZAMANIDIR

Zeybeklerin ‘kız saçı’ dediği tütünün Düzce’ye darılıp bu diyarlardan gitmesi çok oldu…

O halde aynı şiirin diğer dizeleriyle Düzce'yi düşünmenin tam zamanıdır diyor ve son sözü ustaya bırakıyorum:

Şafakları ben balığa çıkarım

Akan akmayan sularda

Benim, bütün tezgâhlarda paydosa giden

Bir bahar akşamı dünyada.

Ben dört duvar arasında değilim

Pirinçte, pamukta ve tütündeyim.