- 23.12.2022 13:23
1. Kıyamet Günü Kabirden Kalkmada, Cennete Girmede İlk Sırayı Alması:
Kıyamet günü kabirden kalkanların ilki Hz. Peygamberdir. Nitekim bir hadisi şerifte Hz. Peygamber, "Ben insanlar diriltildiği zaman kabirlerinden dirilip çıkanların ilkiyim. Heyet teşekkül ettiğinde hatipleriyim. Ümitsizliğe düştükleri sıra müjdecileriyim." Livâu'l-Hamd sancağı elimdedir. Adem oğlundan Allah'ın yanında en şerefli olanı yine benim. Ancak bunlarla iftihar etmiyorum".[1] Cennetin kapısını ilk açan da O'dur. Bununla ilgili bir hadisi şerifte, "... Cennetin kapılarının halkasını sallayanların ilki benim. Cennet açılır, içeri girerim. Benimle birlikte müminlerin fakirleri de girer..." [2] buyurur.
2. Kendisine ve Ümmetine Havzın Tahsis Edilmesi:
Bir hadîsi şerifte şöyle buyrulur: "Havzımın bir kenarından diğerine olan uzaklığı bir aylık mesafedir. Ve bu kenarları aynı uzunluktadır. Suyu gümüşten daha beyaz, kokusu miskten daha hoş, su içme kapları göğün yıldızları sayısıncadır. Ondan içen bir daha susamaz"[3]. Bu havuzdan ancak hak eden ümmet-i Muhammed içecektir[4].
3. Şefaat Hakkına Sahip Olması, Makam-ı Mahmûd'a Yükseltilmesi:
Aslında Hz. Peygamber (sav) "Makam-ı Mahmûd"a ulaştığı için her çeşit şefaat etme hakkını elde etmiştir. Makam-ı Mahmûd'un izahı için farklı şeyler söylenmiştir. Müfessirlerin meşhur görüşlerine göre o, Hz. Peygamber'in, Livâu'l Hamd sancağı altında bütün insanlar için yapacağı büyük şefaatinin makamıdır.
Bazı hadîslerden anlaşıldığına göre Makam-ı Mahmud (övünülecek makam), her peygamberin kendi zellesini düşünerek, şefaat etmeye cesaret edemediği, bu sırada Hz. Peygamberin yeşil bir elbise giyip arşın sağında, bir tepenin üzerinde durarak bütün insanlara şefaat ettiği makamdır.[5] Şefaati Uzmâ (büyük şefaat) denen bu şefaati, bütün insanları mahşerin sıkıntılarından kurtarıp bir an evvel hesaplarının görülmesini temin eder.[6] Ümmetine mahsus olan şefaatinin da çeşitli şekilde tezahürleri vardır. Ümmetinin sırattan selametle geçmesi için şefaat etmesi cehenneme girmiş müminlerin cehennemden kurtulmaları için şefaatte bulunması gibi.[7] Aslında diğer peygamberlere tanınan makbul olacak duâlarını onlar dünyada kullandılar. Hz. Peygamber ise makbul olacak duasını ümmetine şefaat için kıyamet günü yapacaktır[8].
4. Hz. Peygamber (sav)'in Diğer Peygamberlerden Üstünlüğü:
Buraya kadar saydığımız faziletler ve daha birçok sebeplerden dolayı Hz. Muhammed (sav)'in diğer peygamberlerden üstün olduğu söylenmiştir. Bununla beraber, O, "...Allah'ın peygamberlerinin bir kısmını diğerinden üstün tutmayın..." [9] buyurmuştur. O'nun böyle demesinin sebebi şudur. Bir kere Hz. Peygamber mütevazi bir insandı. O hiç bir zaman üstünlük iddia etmemiştir. Ayrıca üstünlüğünü belirtmesi diğer peygamberler için bir noksanlığın mevzû edilmesini akla getirebilirdi. Aynı zamanda Resullük hususunda peygamberler arasında fark da yoktur. Nitekim bir âyet-i kerimede şöyle buyrulur, "Biz Allah'ın peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırmayız".[10] Âyet şöyle tefsir edilmiştir. Peygamberlerin bir kısmını tasdik diğerlerini tekzip ederek aralarını tefrik etmeyiz. Hepsini derecesine göre peygamber tanırız. Diğer bir âyet de, peygamberler arasında fazilet farkının bulunduğuna işaret etmektedir. Bu âyette de, "O işaret olunan Resuller, Biz onların bazısını bazısından efdâl kıldık" [11] buyrulur. Bu âyet şöyle izah edilir. Evet, hepsi Resul, asli risalette müsavi, fakat böyle olmakla beraber bazısına ve belki her birine bir meziyet, bir hususî fazilet, bir rütbe-i mümtaz verdik demektir. İbn Abbâs, Hz. Peygamberin diğer peygamberlerden farklı üstünlüklerini şöyle sıralar: Bir kere daha önce zikredildiği gibi Hz. Peygamber'in geçmiş ve gelecek günahları affedilmiştir. Yine O, bütün insanlara ve cinne peygamber olmuştur[12]. el-Kastallânî de, Hz. Peygamber, diğer peygamberlerden üç sebepten dolayı üstündür.
1-Miraca yükseltilmesi,
2-Bütün beşerin seyyidi olması,
3-Mucizeleri ile.
Gerçi diğer peygamberlere de mucize verilmişti. Ama O'na verilen bazı mucizeler O'ndan önce kimseye verilmemişti. Ayrıca Hz. Peygamberin Şemaîl'i ve Hasâis'i de diğer peygamberlerin bu hallerinden üstündür.
[1] Tirmizî, el-Menâkıb, V, 585, h. no: 3610) buyurdu
[2] Tirmizî, el-Menâkıb, V, 588 h.no: 3616
[3] Müslim, el-İmân IV, 1794 h.no: 2202
[4] Müslim el-İmân, IV, 1794 h.no: 2293
[5] Es-Saati, el-Fethu'r-Rabbânî XXIV, 112, 122; et-Tirmizî, el-Menâkib, V, 585
[6] Es-Saâti, el-Fethu'r-Rabbânî, XXIV, 119-121
[7] Es Saâtî, el-Fethu'r-Rabbânî, XXVI, 127
[8] Müslim, el-İmân, I, 188, h.no: 198
[9] Müslim, el-Fezâil, IV, 1944 h.no: 2373
[10] Bakara, 285
[11] Bakara, 254
[12] Dârimî, Sünen, I, 25-26
Yorum Yap