- 3.10.2022 12:00
- (2)
Hepimiz doğar doğmaz bir ailenin içerisinde dünyaya ilk adımımızı atıyoruz. Ailemizi seçemediğimiz gibi, kaçıncı çocuk olduğumuzu, kardeşlerimizi de seçemiyoruz. Kimi tek çocuk, kimi ilk çocukken, kimi ortanca çocuk olabiliyor. Peki doğum sırası, kişilik yapımızı etkiliyor mu?
BEŞ PARMAĞIN BEŞİ BİR DEĞİL!
Bununla ilgili birçok araştırma olsa da doğum sırası teroisi, 1900lü yıllarda Bireysel Psikoloji Ekolü Kurucusu Alfred Adler tarafından ortaya atıldı. Yani, aynı anne babadan doğan kardeşler, genelde aynı aile ortamlarında yetişseler de karakterleri birbirinden çok farklı olabiliyordu. Biyolojik faktörler, çevresel faktörler, aile yapısı gibi özelliklerin yanında Adler’e göre ailedeki psikolojik doğum sırası kişinin karakterini ve aile içerisindeki yerini de gösteriyordu.
DOĞUM SIRASININ KİŞİLİK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
İlk Doğan Çocuk: Ailenin “ilk göz ağrısı” olarak tanımlanan ilk çocuk, çoğunlukla hiçbir kardeşin olmadığı bir ortamda doğduğu için ailenin bütün imkanlarına sahip, ailenin ilgi odağı konumundadır. En temiz kıyafeler, en yeni eşyalar, ilk heyecan, ilk telaş.. Ebeveynlerinin acemilik dönemine denk gelen ilk çocuklar, bu acemiliğin olumsuzluklarını da üstünde taşır. İkinci çocuğun doğumuyla “tahtından edilmiş kral ya da kraliçe” konumundadır. “Mükemmel olma”ya itilen çocuklardan sayılabilirler. Bunların yanında, yaş olarak en büyük çocuk güce önem vermekte ve liderliğe daha meyilli olabilmektedir. Daha olgun, daha başarılı, daha güvenilir, daha istikrarlı, daha kuralcı, disiplinli ve sorumluluk sahibi bir yapıları vardır.
Ortanca Çocuk: Ortanca çocuk baştan itibaren anne-babayı bir kardeşle paylaştığının farkındadır. Genellikle abi ya da ablalarını geçebilmek ve kendini gösterebilmek için bir yarışta hissederler. Bu sebeple hırslıdırlar. Bu durum onların mücadeleci yanını güçlendirir. İlk çocuk ile üzerine daha çok düşülen küçük kardeş arasında kendini aile dışına itilmiş, aldatılmış ve unutulmuş gibi hissedebilirler. Bu durum da “zavallı ben” tutumunu sergilemelerine neden olabilir. Bununla beraber ortanca çocuk adaleti sağlama yönüyle öne çıkabilmektedir.
En Küçük Çocuk: Ailenin hiç büyümeyen çocuğudur. Tahttan inmeyen çocuktur. En küçük oluşuyla ebeveynlerinin de diğer aile üyelerinin de ilgi odağıdır. Ebeveynleri tarafından “prens” ya da “prenses” konumundadır. En son çocuklar kişilerarası ilişkilerde girişken, popüler, cana yakın, eğlenceli kişiler olarak tanımlanmaktadır. Kardeşlerini aşmak için mücadeleci davranan en küçük çocuk, aşamadığı noktada özgüven kaybı yaşayabilmektedir. Buna ek olarak bağımsızlık duygusunun en güçlü olanının da en küçük çocukta olduğu karşımıza çıkar. Ailenin en eğlenceli çocuğu olmasının yanında asilik özelliği daha çok görülebilmektedir.
Tek Çocuk: Ailenin pohpohlanan çocuğudur. Ailede eşsiz bir konumu vardır. Anne ve babasının bütün ilgi ve sevgisini kendi üzerinde hissetmek isterler. Kendisine rakip olabilecek bir kardeşi yoktur. Anne babanın çocuğu şımartan bir tavrı olabilir. Paylaşımcı ve işbirlikçi yanı gelişmemiş olabilir. Bu sebeple akranlarla ilişki kurmada zorluk yaşayabilmektedir. Kıskanç, bencil veya bağımlı kişilik geliştirme eğilimleri olabilmektedir. Yetişkinlerle iletişim kurma ve yaratıcılık yönü gelişmiştir.
DOĞUM SIRASI ZEKAYI ETKİLİYOR MU?
Illinois Üniversitesi’nden psikolog Rodica Damian ve meslektaşı Brent W. Roberts, 377.000 lise öğrencisini içeren 2015’teki çalışmalarında, çocuklardan ilk doğanların daha bilinçli, istekli ve dışa dönük olduğunu gösteriyor. Yine büyük kardeşler daha hoşgörülü ve duygusal açıdan istikrarlı.
Habere göre, ilk doğanların küçük kardeşlerine göre ufak bir IQ avantajına sahip olduklarını ortaya koyuyor. İlk doğanlar aynı zamanda eğitimlerini daha yüksek bir dereceyle tamamlama ve tıp ya da mühendislik gibi geleneksel olarak prestijli kariyerleri tercih etme eğiliminde oluyor. Bu açıdan Adler, erken yaşta ilk çocuğa verilen dikkatin, bilişsel yeteneklerini artırdığı konusunda haklı olabilir. Bu araştırmaları ve tanımları okuyan kişiler kişilik özelliklerinin keskin çizgilerle belirlendiğini ve tamamen doğruyu yansıttığını düşünebilmektedir. Fakat, kişilik oluşumunda genetik faktörler, sosyal çevre, ebeveyn tutumları gibi birçok faktör etkilidir.
Yorum Yap