SEVGİLİ dostlar; geçen hafta bizleri mutlu eden duyguların bir noktada durmadığını, algılamış olduğumuz olaylar ve yeni duygular doğrultusunda halden hale geçtiğini, bu doğrultuda bazen mutluluğun yerini hüzne bıraktığını, bazen de mahzun duyguların mutluluğa dönüştüğünü örnekleyerek izaha çalışmıştım.
Nitekim Düzce kamuoyunun %74 gibi üstün bir oranda ve çok önemli noktada bir araya gelip irade beyanı ortaya koymasının mutluluğunu doya doya yaşamadan, her birimizi mahsunlaştıran, ‘bizleri yalnız koyup giden dostlar’dan bahsetmiştim.
‘BEN KAYNAŞLI FINDIKLI KÖYÜNDEN ATİLLA’
Tam da o hüzünlü günlerdeydi, bir telefon aldım… Bir delikanlı selam ve saygı ifadesinden sonra kendini tanıtmaya çalışıyordu... “Hocam, ben Kaynaşlı, Fındıklı köyünden Arif’in oğlu Atilla.. Hocam okulu bitirdim, mezun oldum. Bütün bunlar sizin sayenizde oldu, şimdi iş arıyorum.. Hocam yine bana yardımcı olur musunuz” diyordu.
Hemen zihnimi yokladım ve hafıza kayıtlarımdan Atilla’yı bulup çıkardım. 2009 yılı sonbaharıydı… Yine bir pazartesi günü her hafta olduğu gibi, sabah saat 10.00 ile 13.00 arası program doğrultusunda ya okulları ya fabrika ve iş yerlerini ya da esnafı dolaşmış, saat 13.00’den sonra da il merkezimizde “Halk Günü” uygulaması doğrultusunda dert ve sıkıntı sahibi en az 60-70 vatandaşımızı dinlemiş, bilgilerini almış ve kendilerine yardımcı olmaya çalışmış, böylece saati de 21:00’e getirmiştik. Artık derdi dinlenecek vatandaşımız kalmamış ve bizim de Ankara’ya dönüş saatimiz gelmişti.
ŞU SAPAK KAHVESİNE DE UĞRAYALIM!
Son olarak, kısa günün karı deyip, Kaynaşlı’dan otobana girmeden önce o yörede “Sapak Kahvesi” diye bilinen kahveye uğrayıp vatandaşlarımıza bir selam verelim, hal ve hatırlarını soralım, ondan sonra yolumuza koyulalım deyip kahveye girmiştim. Hava nispeten soğuk, soba gürbegür yanıyor, masalar dolu, masalarda oturan her bir vatandaşımızın eli de dolu… Anlayacağınız herkes meşgul… Selam verdim, topluca hal ve hatırlarını sordum. O esnada başucunda dikildiğim şahıs kafasını kaldırdı,”Vekilim hoş geldin ben de seni arıyordum” dedi. Biz de kendisine cevaben “Sevgili kardeşim, beni arıyorsan ben, her hafta pazartesi günü, il merkezimizde ‘Halk Günü’ yapıyorum, beni arayan, problemi olan, çözüm bulmak isteyen herkes oraya gelir ve bizimle görüşür. Sen de benimle görüşmek istiyorsan, geleceksin oraya, sana da yardımcı olacağız. Ama sen oturduğun yerden bizi aradığını söylüyorsun. İyi ki uğramışız buraya.”
PEKİ SÖYLE BAKAYIM NEDİR PROBLEMİMİZ
Bütün samimiyetimle ifade ediyorum ki; Vekilliğim esnasında benim temel hedefim ve gayem, merhametli babamın, vaktiyle etkin otoriteden çektiği sıkıntıları göz önünde bulundurarak, onun hatırını ve hatırasını sayarak, onun hoşnutluğunu hedefleyerek, hemşehrilerime yardımcı olmak, onların problemlerinin çözümüne katkıda bulunmak, garibin gurabanın hizmetinde olmak; ‘bana yardımcı olacak elimden tutacak kimsen yok’ diyen herkesin, kimsesi ve sahibi olmaktı.
Dolayısıyla ben sapak kahvesine uğramakla tam aradığımı bulmuştum. Elleri, mahiyetini bilmediğim kâğıtlarla dolu, bir gözü benimle meşgulken, diğer gözüyle masayı ve masa üzerindeki kâğıtların birbiriyle olan mücadelesini takip eden bu şahsa önce ismini sormuştum. ‘Adım Arif’ demiş, ben de “Peki Arif kardeşim madem beni arıyordun, görmek istiyordun, işte ayağına geldim. Sen önce masa arkadaşlarından müsaade al ve derdini söyle bakayım, inşallah bir çözüm buluruz.”
Arif, oğlu Atilla’nın Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesi Ziraat Fakültesinde öğrenci olduğunu, fakat kalacak yerinin olmadığını, “yurt problemi”nin bulunduğunu dile getirerek, bu hususta kendilerine yardımcı olmamı talep etmişti. Ben de “Peki Arif kardeşim, madem senin oğlunun yurt problemi var, öyleyse sen, ne diye burada masanın başında dört elle kâğıtlarına sarılmışsın, gözlerinle masanın üzerindeki kâğıtların cilvesini gözetliyorsun da beni arayıp bulmuyorsun? Peki ben buraya uğramasaydım, ne olacaktı? Kusura bakma ama sen ne biçim babasın Arif, oğlun Tokat’ta sıkıntılar içinde, sen burada sefa içindesin, olmaz böyle şey” deyip sitem etmiş ve üzüntümü ortaya koymuştum.
VER ATİLLA’NIN TELEFONUNU BANA
Ben hiddet ve üzüntü içinde hemen “bana Atilla’nın telefonunu verir misin” demiştim. Arif, hocam “ben arayayım” diye ısrar etmişti. Ben ise, “hayır bizzat ben arayacağım, artık şuandan itibaren bu benim problemim olmuştur” demiştim. Herkes pürdikkat kesilmişti. Hemen orda Atilla’yı aramıştım. “Ben Düzce Milletvekili Prof. Dr. Celal Erbay” demiştim. Atilla şaşırmıştı. “Buyurun hocam” dedi. Babasının yurt problemi olduğunu bana söylediğini ifade ettiğimde “evet hocam, şu anda valizim elimde, sokaktayım. Cebimde 50 liram var, ya otele verip bu akşam kalacağım, ya da otobüse binip Düzce’ye döneceğim” şeklinde cevap vermişti Atilla bana.
HAYIR DÜZCE’YE DÖNMEYECEKSİN
Ben beynimden vurulmuşa dönmüştüm. “Hayır, Düzce’ye dönmeyeceksin, olduğun yerde bekle, hiç kıpırdama” diye cevap vermiştim Atilla’ya. Hemen orda Tokat Valisini aramıştım, ulaşamamıştım. Tokat Başsavcısını aramıştım, Sayın Küçük’e de ulaşamamıştım. Artık tek mermim kalmıştı onu da şansa bırakamazdım. Düzce İl Emniyet Müdürü Ali kardeşimi aramış “Sayın müdürüm lütfen Tokat Emniyet Müdürünü arayınız ve şu şu noktada elinde valizi olan Atilla adında üniversite öğrencisi Düzceli bir delikanlı bekliyor. Bir ekip göndersin delikanlıyı alsın, polis evinde üç gün misafir etsin, cebine de harçlığını koysun, ben bu süre içinde delikanlının yurt problemini çözeceğim” demiştim. Sağlığına ve başarılarına her zaman dua ettiğim Emniyet Müdürümüz Sayın Ali Gezer yarım saat sonra bana dönmüş ve “sayın hocam talimatınız yerine getirilmiştir. Tokat Emniyet Müdürümüz yurt problemi çözülene kadar delikanlıyı misafir edecektir, bilgilerinize arzolunur” demişti. Biz de gönül huzuru içinde Ankara’ya dönmüş ve gecenin geç saatlerine rağmen bütün yorgunluğumuzu unutmuştuk. Hemen ertesi gün Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürü Sayın Hasan Albayrak’la irtibata geçerek Atilla’nın yurt problemini çözmüştüm.
İşte bu Atilla, Ziraat İşletmecesi sıfatıyla Fakültesinden mezun olmuş ve teşekkürle birlikte iş bulabilmesi hususunda kendisine yardımcı olmam için beni arıyordu. Hem de “bizleri yalnız koyup giden dostların” hemen ardından. Rabbim bizlere yaşatmış olduğu bir takım olayın hüznünü, işte böyle mutlu bir haberin nakilcisi telefonla ve o telefonun vermiş olduğu haberin hatıra genişliği ile rahatlatıyor ve bizleri huzura erdiriyordu. Şükürler olsun O’na.
Ben bu telefon haberinden, bir de şöyle sonuca ulaştım; Düzce insanı saygılı, büyüğünü küçüğünü tanır, kadir kıymet bilir, karşılıklı saygı ve sevginin etkin olduğu bir sosyal yapı ve anlayışa sahiptir. Ben bunu bilir, bunu söylerim. Genç yaşına rağmen Atilla’dan aldığım bu telefon da beni haklı çıkardı ve klasik Düzce terbiyesinin genç kuşaklara da yansıdığının açık delili oldu.
SADIK DOST
Dedik ya ne hüzün durağında ne de mutluluk durağında fazla duraklama imkanı bulamıyoruz. Hayat devam ediyor ve bizleri alıp farklı duraklara getiriyor. Atilla’nın telefonunun haz ve mutluluğu içinde iken Düzce’de edindiğim en sadık dostlarımdan biri olan, birlikte çalıştığımız mesai arkadaşım, bilhassa “Halk Günü” uygulamalarında benimle beraber geç saatlere kadar birlikte çalışan, halkla irtibatımı kurmada etkin gayret sarf eden, fazilet örneği, değerli kardeşim Sıtkı Öztürk’ün babası pazartesi günü Hak’ka yürüdü. Allah Rahmet eylesin. Rabbim evlatlarına aile efradına ve dostlarına sabır ve metanet lütfetsin.
Gelin sadık dostlar, birazcık düşünelim ve dalında canlı, diri, yemyeşil bir şekilde duran ve esen rüzgara karşı mukavemet gösteren, ama biraz önce dalından rasgele kopup rüzgarın önünde uçuşan ve gazele dönüşen YAPRAK ile insan hayatı arasında bir bağ kuralım ve hep güzellikleri üreten, olumsuzlukları körelten bir anlayış ve uygulama içinde her daim birbirimizin dost ve gönüldaşı kalalım. Bu duygular içinde bütün dost ve hemşehrilerime selam ve saygılarımı sunuyorum.
Kalın sağlıcakla sevgili dostlar..
Yorum yazarak Düzce Postası Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzce Postası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzce Postası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Düzce Postası Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzce Postası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzce Postası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(9)Raşit - Hocam bakıyorum da Düzce ili, son on yılda hep yüzde 50-60 civarında seyretmiş AK Partiye oy verme konusunda. Bu sefer, yüzde 74 ile en çok oy veren ilk on il içerisine girmiş. Tebrikler Düzce, tebrikler Düzce halkı, tebrikler Düzcenin vefalıları.
Takipçi - Aşkınızı, sevdanızı, duygunuzu, tutkunuzu böylesine güzel alanlara yaymanız ne kadar da gurur verici! Vekilim, yolunuz yolumuzdur! Baştan beri milletin duygularına dokunan yaşadıklarınız, retoriğiniz ve mesajlarınız var. Gözünüz arkada kalmayacak inşallah; zira aşkınız, sevdanız bizlere emanet hocam!
Öğrencileriniz - Sayın Milletvekilim, sizi tanıyab biri olarak söylemlerinizle eylemlerinizin bağdaştığını çok iyi biliyorum. Bu sebeple, sadece yurt içinde değil, yurt dışındaki (Azerbaycan, Balkanlar vb.) öğrenci grupların sevgisini kazandınız. Şahsınızda öğrenciler dinine, vatanına, milletine yönelik milli-manevî ruhun yanısıra, muttali olduğunuz olaylar ve mahzun gönülleri teselli eden onca hatıraları kendine örnek edinerek ileride uygun pozisyona geldiğinde tatbik etmesinden büyük zevk ve onur duyacaktır.
Raşit Alioğlu - Sn. Vekilim, öncelikle 30 Ağustos Zafer Bayramımızın Ülkemize ve Milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Hz. Peygamber`in bir sözü var: "Yaptığınız bir davranış sizi mutlu ediyor ve sevindiriyorsa o `hasene`dir. Yaptığınız hareket sizi üzüyor ve kalbinizde bir sızı bırakıyorsa o da `seyyie`dir."
Siz, Allah rızası için yaptığınız ve mutluluk duyduğunuz ama yapamadığınızda da bir o kadar üzüldüğünüz olayları bizimle paylaşarak bize çok iyilikte bulunduğunuzun farkında mısınız. Binaenaleyh, biz bunları okuyarak kendimize uygun olanları hayata geçirmeye çalışmaktayız. Öğretmen olduğunu bir insan sadece ders esnasında göstermemeli insan; onu ömrünün sonuna kadar uyguladıkları icraatları insanlara aktararak faydalı olmaya/sevaba devam etmelidir. Bu, onlara ömrünün sonuna dek değer verdiğini ve YARATILANI SEV YARADANDAN ÖTRÜ lafz-ı cemili ne kadar iyi idrak ettiği anlamına gelir. Manevi olarak bir güler yüz ve bir baş okşama/kucaklama bile insanları mutlu etmeye yetiyor bazan. Yeter ki gösterilen bu ilgi içtenlikle ve samimiyetle olsun. O`NUN RIZASI İÇİN YAPILAN BİR İYİLİK KARŞIMIZDAKİNİ MUTLU ETTİĞİ GİBİ AYNI ZAMANDA KENDİMİZİ DE MUTLU ETMEYE YETİYOR. Bu lezzeti, zevki tadılan hiçbir şeyden almak mümkün değil.
RUŞEN ALİOĞLU - Saygıdeğer Vekilim,
Evvela yazınızı okurken her zaman yapmış olduğunuz ve rızay-ı İlahiyi gözettiğiniz hasenelerinize bir yenisini daha eklediğiniz için haklı bir sevinç yaşadık. Toplu halde yaşayan bireylerin kendi hak ve yükümlülüklerini bilmeleri ve bunun gereğini yerine getirmeleri gerekir. Ancak, yazınızda da belirtmiş olduğunuz gibi Atilla kardeşimizin babası kendi babalık görevinde ihmale yol açmış ve gününü Sapak Kahvehanesinde kağıt oynayarak geçiriyor, öz oğlunun sorununa çare bulmaya bile zahmet etmiyormuş. Sizin o esnadaki tatlı-sert çıkışınız, onu umarım kendine getirmiş ve sorumluluk duygusunu hissettirmiştir. Ne de olsa baba ve oğlu sıkıntıda iken öyle rahat rahat arkadaşlarıyla vaktini beyhude geçiremez.
Hocam, şu sözlerimi büyük harflerle ve kalın puntoyla yazıyorum: DİNİ SİYASETTEN HİÇ AYIRMADINIZ. Aslında olması gereken de buydu. Daha da detaylandırırsak, özellikle şu 12 yıllık yönetimde Sizin gibi vekillerimiz siyaseti İslamın güzellikleriyle ve talimatlarıyla yürüttüler, ama en dikkat çekeni Siz oldunuz. Sizi tanıdığım ve/ya sevdiğim için söylemiyorum bunu. İnançlı, imanlı ve duyarlı vekillerimizin yönetimde olması, şehirlerimizi il ve ilçeleriyle birlikte yönetmesi ve halkımızın sorunlarına tercüman olması bunun en bariz örneğini teşkil etmektedir. 23. dönem vekilliğiniz sona ermesine ve emekliliğinize rağmen, yorulmadan, her hafta düzenlediğiniz Halk Günü programında milletin sesi olmaya devam ediyorsunuz. Bu, büyük takdire layık bir davranıştır. Diğer vekillerimizden de, vekili oldukları ve hizmet verdikleri illerde örnek etkinlikler sergilemelerini bekliyoruz. Bazen kendi kendime düşünüp hayret ediyor ve İslam Büyüklerinin `Dinlenmek toprağın altında olur evlat` sözünün ne kadar manidar olduğunu gördüklerimin akabinde anlıyorum. Milletvekilliğinin, milletin vekili olmanın yolu görev süresi içinde faydalı olmaktan geçmiyor, aynı zamanda bunu bilahere yorulmadan devam ettirmekten de geçiyor. Varmak istenen amaç ortaya konmazsa, yasalar, kanunlar sadece laf kalabalığı ve karmaşadan ibaret kalır. Bunun laftan ibaret kalmadığını, halka inerek hakkın mübelliği olduğunuzu DİN İLE SİYASETİ BİRLİKTE YÜRÜTEREK gösterdiğiniz için son nefesimize dek dünya ve ahirette İYİ İNSAN olduğunuza şahitlik ediyoruz. Biz 13 yıldır bunu görüyoruz, görmeye de devam etmek istiyoruz ve bizim de sizin yolunuzdan gitmemiz konusunda müyesser olmamızı Yüce Mevlamızdan niyaz ediyoruz.
أُولَئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ "ONLAR Kİ, İYİLİK VE YARDIMSEVERLİKTE BİRBİRİYLE YARIŞ İÇİNDEDİRLER. İŞTE ONLAR, İYİLERİN ÖNDE GİDENLERİDİR." (Mü`minun suresi)
DİNİ SİYASETTEN HİÇ AYIRMADINIZ NE MUTLU SİZE.
Ruşen ALİOĞLU - Hocam, maddi-manevi hiçbir menfaat gözetmeden, ayrım yapmaksızın her öğrenciye yardım elinizi uzatmada, onların sıkıntı ve ihtiyaçlarını gidermede üzerinize düşeni hep yaptınız, yapmaya devam etmektesiniz. Amacımız ve dualarımız, Sizin gibi saygıdeğer hocalarımızın bu dünyada aramızdan ayrılmamaları yönündedir. Rabbim ömrünüzü uzun eylesin. Öğrenciniz olarak, sadece derste uygulamalı İslam ceza muhakemesi hukuku sorularını cevaplandırmak değil, aynı zamanda öğretmedeki kararlılık ve fedakarlığınızı dışarıda görmekteyiz. Güzel söz aklıma geldi bu meyanda: AMELSİZ ALİM, YAĞMURSUZ BULUTA BENZER. Bu kadar sevilmenizdeki esas sır, belki de budur: BAŞKASINA YARDIMI GAYE EDİNMEK VE ONU TAKİP ETMEK.
RÜSTEM - ANA BABAYA, YAKINLARA, YETİMLERE, DÜŞKÜNLERE, KOMŞUYA, ARKADAŞA, YOLCUYA VE ELİNİZDE BULUNANLARA İYİLİK EDİN. ZİRA ALLAH, İYİLİK YAPANLARIN İYİLİKLERİNİ ASLA ZAYİ ETMEZ (NİSA SURESİ 36.AYET)
RÜSTEM - HURMETLİ HOCAM!
YEĞENİM VAR İSMİ NEZAKET 7 YAŞINDA VE KAN KANSERİYDİ, ÜSTELİK İLİK NAKLİ GEREKİYORDU. FAKAT MALUM, ŞARTLAR UYGUN DEĞİLDİ. HASTALIĞIN TEDAVİSİ DE ÇOK PAHALIYDI. 250.000 GİBİ BİR RAKAMDAN BAHSEDİYORUM. YAVRUMUZUN KANINDA KROMOSOMLARDAN BİRİNİN FİLADELFİYA POZİTİF (GELİŞMEMİŞ KROMOZOM) ÇIKMASI İLİK NAKLİNİ ELZEM KILDI.
ÖNCE İŞİN MALİYETİNİ ÇÖZMEMİZ GEREKİYORDU, HAMDOLSUN (VE DEVLETİMİZ SAĞOLSUN) ÇÖZÜLDÜ. DAHA SONRA DA UYGUN İLİĞİN BULUNMASI GEREKIYORDU VE KARDEŞİNİN İLİĞİ UYDU ELHAMDÜLİLLAH. DİĞER TARAFTAN, OPERASYONUN DA YAPILMASI GEREKİYORDU, DOKTORLAR ÖYLESİNE İLGİLENİYORDU Kİ ADETA KENDİ ÇOCUKLARIYMIŞ GİBİ. BİR JET AMBULANSIN GELMEDİĞİ KALDI, ÖYLESİNE İLGİLENDİLER HASTANE YETKİLİLERİ. OPERASYON ANKARADA ANKARA TIP FAKÜLTESİ CEBECİ HASTANESİNDE GERÇEKLEŞTİ VE YAVRUMUZ ŞU AN ELHAMDÜLİLLAH SAĞLIĞINA KAVUŞMUŞ DURUMDA. SADECE KONTROLLERE GÖTÜRÜP GETİRİYORUZ.
YAVRUMUZUN KÜÇÜK DAYISI OLARAK TÜM BUNLARA SEBEP OLAN EN BAŞTA DEVLETİMİZ OLMAKLA SİZE VE SİZİN GİBİ DUYARLI HOCALARA ŞÜKRANLARIMIZI SUNMAK İSTİYORUM. SİZDEN FAKÜLTEDE DERS ALMAK İSTERDİM.
Serkan çiçek - tebrikler
Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzce Postası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzce Postası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.