SEVGİLİ dostlar hiç şüpheniz olmasın, tek cümleyle “özünedönme” yolunda ivme kazanan Türkiye’nin önünü kesmek için başka çareleri kalmayan Büyük Plan’ın güncel aktörleri, muvazzafını bulamayınca, çaresizlik içinde “elimizdeki mevcudumuz budur” deyip mütekayıd, tabir caiz ise son kullanım tarihleri geçmiş, şayet bir satışvekaletnamesi düzenlemek için notere gidecek olsalar kendilerinden ruh ve akıl sağlıklarının yerinde olduğuna dair rapor istenecek yaştaki kişilere büyük laflar(!) ettirip bunu, “YüceTürkMilletine” başlığı altında, bugüne kadar bu aziz Milletin önünü kesmeye yönelik alışılmış zamanlamalar doğrultusunda gece yarısı kamuoyuna açıkladılar.
En hafif söylemiyle bir darbe teşebbüsü veya onun altyapısını oluşturmaya yönelik millet iradesine karşı densiz, hadsiz, seviyesiz, aba altından soba gösterme vasıflı ve Yüce Türk Milletine parmak sallama niteliği taşıyan bu fillî durumun, o meşum büyük planın uzantılı olduğunun en büyük delili, bu milleti çökertmeyi hedefleyen dış güçlerin yerli işbirlikçilerinin başında gelen zaatın bu duruma vermiş olduğu ilk tepkidir… Herkes bu teşebbüsü “ Milli iradeyi ve demokrasimizi hedef alan bir gece yarısı bildirisi” olarak belirleyip tepkisini ortaya koyarken o zaat, bütün bu tepkileri “sahte gündem” olarak yorumlamış ve “tecaul-i arif” sanatını kullanarak “Emekliler dünyanın neresinde darbe yaptı” diye boşluğa soru yönelterek pişkinliğini ortaya koymuş, bir bakıma memnuniyetini izhar etmiştir.
ŞİMDİ GELELİM BÜYÜK PLANA
Bu haftaki yazımın, geçen haftakinin devamı niteliğini taşıyacağını ifade etmiştim. Fakat söz konusu gece yarısı bildirisi bizim de planımızı etkiledi. Elbette ki, bu densizliğe değinmeden geçmemiz mümkün değildi. Bir bakıma yaşadığımız olumsuz durum, o büyük plana yönelik söylediklerimizin sosyolojik bir yansıması olarak karşımıza çıktı. Böylece hem onlar, hem de biz kamu vicdanının sesini bir kere daha duyduk. Gördük ki; hem Türk yargısı hem de kamuoyumuz millet iradesine yönelik gölgeleme ve parmak sallama densizliklerine karşı son derece hassas… Kamu vicdanı, Yüce Milletimizin iradesini ve demokrasimizi hedef alan bu gece yarısı bildirisini anında, daha şimdiden darbeler mezarlığında, kendine ayrılan çukurda ikamete mahkum etti bile. Artık 104 kişi de yavaş yavaş yargıda hesaplarını verirler.
Biz asıl konumuza dönecek olursak, sabateistlerin organize gayretleri yanında, siyonizmin yönlendirmesiyle iki husus dikkatimizi çekiyor… Bunlardan biri Alman İstihbarat Teşkilatı BUD Başkanı Gerhard SCHİNDLER’in 14.10.2013 tarihli açıklamasıdır ki aynen şöyle devam etmektedir; “Kürtleri Hristiyanlaştırmak, Türklerin Avrupayı İslamlaştırma Misyonunu sonsuza değin yok etmenin en ideal yoludur. Türkiye’de yaşayan … Kürdün İslam inancını sorgulaması, Türklerle yapacakları çatışmalara bağlıdır. Beyler! Çatışma ortamını yaratmak, mabedimiz Vatikanın teşkilatımıza yüklediği en kutsal görevdir.”
Bizi birbirimize bağlayan temel bağ kan değil, iman ve inanç bağı, Allah’ın birliğine, O’nun elçisi Hz. Muhammed(AS)’nın rehberliğine teslimiyet bağı ve bu doğrultuda ila-i kelimetu’llah uğruna ÖTELERE, kızıl elmaya gitme ideal ve ideolojisidir. Biz, ilkelerini mutlak doğrunun belirleyip ezelden ebede bütün zaman ve mekanlarda dünyaya ilan ettiği gibi birbirimizin doğma kardeşten ileri iman kardeşiyiz. Hangi planı uygularsa uygulasınlar onlar bizi birbirimize düşüremeyeceklerdir.
Şimdi daha iyi anladınız mı, çatışmalarda ölen PKK’lı teröristlerin boyunlarından çıkan haçların altında yatan organizasyonu, Papa’nın Kuzey Irak ziyareti esnasında sergilediği muhabbetin altında yatan espriyi… Daha vahimi Erbil’de kalp krizi geçirip ölen eski HDP Milletvekili İbrahim Aydın’ın tabutu Ermeni bayrağına sarılmıştı. Bu arada şunu ifade edeyim; gerek Sabateistlerin organizesi ve gerekse Vatikan’ın talimatı doğrultusunda Müslüman Türk- Müslüman Kürt ayrımının daha ileriye taşınmasında Dış Organizasyon, Ermeni Diyasporasının da katkılarıyla Ermenileri taşeron olarak kullanıyor! İçimizdeki yandaşları da onların değirmenine su taşımaktan hiç geri kalmıyorlar. Nitekim Kılıçdaroğlu bir seferinde İmamoğlu’na Ermenistan Baş Piskoposu 2. İvanovic’in posterini hediye etmişti. Neden? Niçin? Hangi alaka ile?
DİKKATİMİZİ ÇEKEN DİĞER HUSUS
Sevgili dostlar, belki de Devletimizin bekası açısından daha dikkat çekici olanı, CIA Eski Direktörü Graham Fuller’in “İslamsız Dünya” adlı kitabında yer alan şu satırlar olacaktır; “ABD’nin dünya hakimiyeti önündeki tek engel Sünnî Müslümanlardır. Vahhabilerle ortak çalışıyoruz, Şiileri kullanıyoruz. Sünnî iktidarın yıkılması, Sünnîliğin kalesi olan Türkiye’nin yıkılması ile mümkündür.”
Adam açık açık söylüyor… Vahhabilerle beraber çalışıyoruz diyor, Şiileri de istedikleri gibi kullandıklarını ifade ediyor. Peki geriye ne kaldı? Veda haccında Hz. Peygamberin emaneti ve tarihî sorumluluğu doğrultusunda hareket eden, onların tabiriyle Sünnî İslamın temsilcisi Türkiye kaldı. Türkiye’yi yıkmadıkça, Sünnî İslamı yıkamayacaklar, Sünnî İslamı yıkmadıkça da ABD’nin dünya hakimiyeti gerçekleşemeyecektir. Bunu ben değil kendileri söylüyor. Zira 02 Kasım 2002’den bu yana Türkiye’de milletin iradesi duruma el koymuş, kendi geleceğini bizzat kendisinin belirleyeceğini bu aziz millet bütün dünyaya ilan etmiş, geçmişin tahribatını tamir etmiş, milletin özüne dönme ve değerleriyle bütünleşme yolunda bihayli mesafe alınmış olacak ki; ABD’si, AB’si dahil bütün dış organizasyonlar dahildeki işbirlikçilerini de harekete geçirerek Türkiye’nin sınırları içindeki PKK adlı bölücü terör örgütünü “Terör Örgütü” olarak adlandırırken, Türkiye’nin dışında Suriye’nin veya Irak’ın kuzeyinde aynı örgütü ve adamlarını isim değişikliğiyle PYD, YPG adı altında dost ve müttefik ilan edip silaha boğuyor, böylece Türkiye’nin bölünmesine yönelik ince planlarını bilfiil devreye sokuyorlar.
Onlar ne yaparsa yapsınlar bize diz çöktüremeyecekler, bizi asla bölemeyecekler. Bu millet Malazgirt’te sergilediği ruh yapısı ve şecaatiyle, Çanakkale’de zirveye erdirdiği kardeşlik ve vatanperverliğiyle özüne dönüşünü kemale erdirecek, yalnız Türkiye’nin sınırları dahilinde değil, mütebaki topraklarındaki kardeşleriyle de bütünleşerek, ruh köküne bağlı olarak asaletini pekiştirip tekrar dünyanın neresinde olursa olsun mazlumların gözünün yaşını silecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Peki şimdi daha iyi anladık mı dostlar; “Bize diz çöktüremeyeceksiniz, Ezanlarımızı susturamayacaksınız, aziz vatanımızın en ufak parçasını koparıp kirli emellerinize alet edemeyeceksiniz” haykırışının altında yatan tepkinin Yedi Düvel dahil kimlere, kötü niyetli hangi organize ve planlara yönelik olduğunu!
Kalın sağlıcakla aziz dostlar
Not: Sözlerim asla hamaset mahsulü değil, bilakis belgeye dayalıdır. Haftaya iki belge üzerinde duracağım.
Yorum yazarak Düzce Postası Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzce Postası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzce Postası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Düzce Postası Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzce Postası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzce Postası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Hasan Kudal - Her tarafta bir kokuşma var. Biz büyük bir devletiz, kökümüz tarihin derinliklerinden geliyor. Malazgirt, Çanakkale,kurtuluş savaşı ruhu bu milletin iman dolu benliğinde tap taze saklıdır. Herkes kendine yakışanı yapar. Bu arada düşman uyumaz, puslu havayı gözler. Ortam puslu. Vatandaşın derdi geçim, herif pudra şekerini burnu ile yiyor. Cami hocası ekonomi tavsiyesinde bulunuyor. Ahlaksızlığın kötü.örnekleri basın yoluyla servis ediliyor. Bunlara biri hesap sormalı. Vakit geç değil. Verilen sözler tutulacak ve gündem yaratma ile vakit kaybedilmeyecek. Din iman para olmamalı. Sessiz çoğunluk hayretle izliyor ve tepede kavga istemiyor. Bunu da aşarız inşallah. Allaha emanet olunuz.
Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzce Postası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzce Postası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.