SEVGİLİ dostlar; Türkiye’nin kendi iç bünyesindeki gidişatı, millî değer ve hedefleri doğrultusundaki özüne dönüş seyrinde vermiş olduğu sinyaller ile devletlerarası düzeyde etkinlik ve başarı ibresinin yukarılara doğru yol alışının en belirgin ifadesi, dış güçlerin ve bu doğrultudaki kutup başlarının bize yönelik ortaya koymuş oldukları tepkilerdir.
Yine geçtiğimiz günlerde böyle bir fiilî olguya şahit olduk… Fransa Dışişleri Bakanı Sayın Catherine Colonna’nın Ankara ziyareti sonrası Dışişleri Bakanımız Sayın Çavuşoğlu ile birlikte basın açıklamasında bulunmak üzere konuk bakan, kameraların karşısına geçti.
Bu esnada Sayın Çavuşoğlu, gündemi değerlendirirken Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un geçenlerde vukuu bulan Cezayir gezisinde, zaman-zaman yuhalanması üzerine sarf etmiş olduğu gerçek dışı sözlerine de değinerek alnı açık, başı dik bir şekilde sözlerine devamla, Sayın Macron’un açıklamalarını talihsiz beyanlar olarak belirlemiş ve Sayın Bakan’a hitaben “Afrika’daki Fransız karşıtlığının nedenini Türkiye’de aramayın” uyarısında bulunmuştu.
Hâlbuki Fransa, bu gün itibariyle Afrika’da karşılamış olduğu NEFRET’in kaynağını bizzat kendisinde, geçmişte Afrika’da ve Afrikalılara karşı sergilemiş olduğu insanlık dışı sömürgecilik anlayış ve pratiğinde aramalıydı.
Fransa başta olmak üzere bütün Batılı ülkeler sömürdükleri ülkelerde insanca yaşamayı kendilerine layık görmedikleri ESİRLERİNİ ülkelerine getirir bir kısmını insan pazarlarında domates-soğan misali satar, bir kısmını da mesela Paris gibi başkentlerinde hayvanat bahçelerinde kafesler içinde sosyetelerine teşhir ederlerdi.
Hâlbuki onlar da insandı. Renkleri farklı olabilir. Ama onlar taşıdıkları imanla billurlaşan gönül ve karakterleriyle birer elmas parçası, inci tanesi idiler.
İşte Yeni Türkiye, Batının “Yurtta sulh cihanda sulh” kavramının gölgesi altında, ona sığınarak Afrika ve Afrika insanıyla aramızda oluşturmaya çalıştığı ilgi ve irtibat engellerini aştı ve tarihte sergilemiş olduğu pratik ve birliktelik doğrultusunda onları eşit görmenin ötesinde, gönüllerimize hakim olan TEVHİD’in talimatıyla onları KARDEŞ belleyip ilan etti ve kendimizden onları ayırmadı.
Bunun için de Afrika’da seviliyoruz, gittiğimiz her yerde, oralardaki gönüldaşlarımız ellerinde ay-yıldızlı Türk Bayrakları ile birlikte alkışlarla bizi karşılıyorlar. Elbette ki bu manzaralar bizi ne kadar mutlu ediyor, bize ne kadar umut bahşediyorsa, başta kendisini Afrika’nın sömürgeci başı kabul eden Fransa’yı ve onun Devlet Başkanı Macron’u da o kadar, hatta ondan da artık üzecek ve geleceğe yönelik endişeye sevk edecekti. Ama herkes bilsin ki; korkunun ecele faydası yoktur.
BALKANLAR DA MACRON'UN MORALİNİ BOZACAK!
Sayın Cumhurbaşkanımız 6-8 Eylül 2022 tarihlerinde sırasıyla Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’a düzenlenmiş olan ziyaretle adeta Türkiye’nin Balkanlardaki huzur, güven ve istikrarın devamlılığına, tarihî bağlarımız doğrultusunda yerleşik halkın kendi aralarındaki barış ve iyi komşuluk ilişkilerinin önemine ne kadar değer verdiğini adeta bütün dünyaya fiilen göstermiş oldu.
Ziyaret öncesi Sayın Cumhurbaşkanımız Samsun-Çarşamba Havalimanında düzenlenen TEKNOFEST 2022 Fuarına katılarak hem üretken gençlerimizi onure ettiler, hem de ”Çılgın Türkler büyüyerek yoluna devam ediyor” diyerek, Kandil’in siyasî uzantılarına bakanlık dağıtmaya hazırlananların beyanları karşısında ümitsizliğe kapılan MİLLET’in gönlüne su serptiler.
Üstelik bir İtalyan gazetesinde yer alan Savunma Sanayimizin üretmiş olduğu insansız hava araçlarının üretim çeşitliliği ve ihracatında Türkiye’nin ABD, İsrail, Çin, Fransa ve İngiltere’yi geride bıraktığına vurgu yapması bu milletin nelere muktedir olduğunun itirafı mahiyetindeydi.
Sayın Cumhurbaşkanımız bu moral ve motivasyonla 06 Ağustos 2022 tarihinde beraberindeki heyet ile birlikte Balkan turuna çıktı. İlk durak Saraybosna idi. Saraybosna’ya ayak basar basmaz akıllara 2003’te, Sayın Erdoğan merhum İzzetbegoviç’i hastanede ziyaret ettiğinde, Bilge Lider’in kendisine “Bosna’mı koru, Bosna’ma sahip çık. Bunlar hep Evlad-ı Fatihan’dır, O size emanettir” dediği gelmiş ve Türkiye’nin terk edilen eski diyarlara yönelik tarihî sorumluluğunu müşahhaslaştırıp sübuta erdiren işbu vasiyet bir kere daha hafızalara kazınmıştı.
İşte o tarihî sorumluluk ve sahipkarlık doğrultusunda, iki ülke arasında imzalanan antlaşma ile artık bundan böyle bizler “Evlad-ı Fatihan” olan kardeşlerimizin diyarına, Boşnak kardeşlerimiz de Ulu Babaları’nın yurduna pasaportsuz, kimlik kartıyla gelip gidecekler.
Bütün dua ve ümidim; aynen Bosna-Hersek ziyaretinde olduğu gibi sayın Cumhurbaşkanımızın Belgrat ziyaretiyle de, inşallah bir güzellik üretilir ve Kosova ile Sırbistan arasındaki tansiyon düşer, uyuşmazlık tatlıya bağlanır.
Her ne kadar Macron ve yandaşlarının morali bozulacaksa da…
Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.
Yorum yazarak Düzce Postası Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzce Postası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzce Postası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Düzce Postası Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Düzce Postası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Düzce Postası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.