- 9.03.2023 09:53
- (16)
Sevgili dostlar; 06 Şubat 2023’den bu yana üzerinde dolaşıp durduğumuz, vatan belleyip bir çakıl taşına canımızı feda etmeye hazır olduğumuz yer küremizin, 11 ilimizi kapsayan büyük bir bölümü hala sallanıp duruyor… Bir türlü durulup endişelerimizi nihayete erdirmiyor. Dün evvelsi gün de Sivas,Kayseri hafif de olsa sallanıp sakinlerini korkuya sevketti…
Hal böyleyken, geçtiğimiz hafta Perşembe günü akşamından itibaren 06 Mart Pazartesi’yi kapsayacak şekilde bir siyasi sarsıntıyla karşı karşıya kaldık. “Millet İttifakı” adı altında, kurulduğu günden bu yana “aman yıpranmasın” bahanesiyle Cumhurbaşkanı adayını açıklamaya yanaşmayan 6’lı Masa, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin start almasıyla birlikte, daha fazla mazeret üretememiş ve bir önceki açıklamaları doğrultusunda geçtiğimiz hafta Perşembe günü Cumhurbaşkanı adaylarını belirleme noktasına gelmişlerdi.
Fakat bu noktaya gelinceye dek, masanın ikinci büyük ortağı, mevcut iktidara karşı Masa’yı asıl kuran HARİCî iradenin iş’arı doğrultusunda, her seferinde İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarının halk nezdinde kabul görme oranlarının sayın Kılıçdaroğlu’ndan daha yüksek olduğuna vurgu yapmıştı… HDP’nin sayın Yavaş’a yönelik beyanlarından sonra da sayın Akşener, bu doğrultudaki ısrarını, yine Masa’yı kuran asıl iradenin iş’arı doğrultusunda İmamoğlu üzerinde yoğunlaştırmıştı. Nitekim “Saraçhane süreci” bu doğrultudaki bir vitrin çalışmaydı.
Gel görki; Kılıçdaroğlu, “Belediye Başkanlarımız, Belediye Başkanı olarak halkımıza hizmet etmeye devam edeceklerdir”, açıklamasından sonra, bir Grup toplantısında, “ben bir yola çıkıyorum, benimle birlikte yürümek isteyenler benimle beraber gelsinler, gelmeyenler ise yolumdan çekilsinler” şeklindeki net tutumunu ortaya koyunca HDP, Kılıçdaroğlu’na yaklaşmaya başlamış, bu yakınlaşma süreci zamanla Akşener-İmamoğlu birlikteliğini sarsmış ve İmamoğlu’nu gün geçtikçe Kılıçdaroğlu’nun yanına doğru itmiş, nihayet her iki Belediye Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına yönelik olumlu açıklama yapmış ve Genel Başkanlarına bağlılıklarını ifade etmişlerdi.
Yoksa Masa, başlangıçta HARİCî irade tarafından, Macaristan örneğinde olduğu gibi İmamoğlu için kurulmuş, sonuç almaya yönelik sorumluluğu da sayın Akşener’e yöneltilmişti. Ama, HDP-Kılıçdaroğlu yakınlaşması, aktörlerin yeniden durum değerlendirmesi yapmasını zorunlu kılmış ve sayın İmamoğlu’nu “baba-oğul” söylemleriyle Kılıçdaroğlu’nun yanına monte etmişti.
2 Mart Perşembe günkü celse öncesi, milletvekilliği seçimlerinde kendilerine tanınacak milletvekilliği kontenjanını göz önünde bulundurarak, İyi Parti dışındaki Masa’nın diğer bileşenleri de sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı hususunda olumlu kanaatlerini davranışlarına yansıtmış, böylece 6’lı Masa’nın 2 Mart Perşembe buluşması bir bakıma “malumun ilanı”na yönelik bir zaman dilimine dönüşmüştü. İşte bu noktada “kazanacağımız adayla seçime gidelim” şeklindeki görüşünü tekrarlayan Akşener “şimdiye kadar kumar masasında hiç oturmadığına” vurgu yaparak, 02 Mart Perşembe günü akşamı en hafif söylemiyle 6’lı Masadan kalkmıştı.
MASAYI KURAN HARİCî İRADE, MASANIN DAĞILMASINA MÜSAADE EDER Mİ?
Tek kelimeyle hayır! Daha önce sizinle paylaşmıştım… ABD, etkin medya kuruluşları vasıtasıyla 2023’de Türkiye’de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerini, dünyanın en önemli seçimi olarak ilan etmişti. Elbetteki, “en önemli” olarak ilan ettiği bu seçimler karşısında ABD’nin ilgisiz kalması beklenemezdi. Dünyanın neresinde olursa olsun, orada gerçekleşecek olan seçimlere karşı ABD’nin ilgisiz kalması zaten beklenemezdi. Nitekim Fransa’da “Macron Planı” diye adlandırılan ABD formülü ile, aynen bizdeki gibi Macaristan’da kurulan 6’lı Masa, bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleşmişti.
İşte ABD, kendi talimat ve yönlendirmeleri doğrultusunda hareket etmeyen, ona rağmen, tarihî misyonu doğrultusunda, kendi öz milletinin karakter ve şahsiyetinin güncellemesi yolunda dik duran, eğilmeyen, iktidar yetkisini milletinin özgür iradesinden alan millî oluşum ve doğrultudaki iktidarı bertaraf edip, dış kurgu ve yönlendirmeler doğrultusunda hareket etmeyi içine sindirecek olan karakter ve şahsiyetlerden müteşekkil bir sonuç elde etmeye yönelik bir gaye uğruna kurulan bu Masa’nın dağıtılmasına ABD asla seyirci kalmazdı.
Nitekim Cuma akşamı, hem yurt içinde, hem yurt dışında, hem yüz-yüze, hem de telefonla, bazı iş adamları, siyasetçiler ve özel kişiler tarafından ABD ile görüşmeler yapılmış ve sayın Akşener’in Masa’ya dönüşü temin edilmişti.
Dönüşün temini için üretilen “Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı” formülünü de bizzat ABD tarafı teklif etmişti. Ama, Akşener’in dönüşüne “onurlu dönüş” imajı vermek için bu formülün mucidi olarak, Akşener gösterilmişti. O kadar ki, sayın Akşener ile sayın Kılıçdaroğlu’nun dışarıda buluşup, anlaşıp birlikte Saadet Partisindeki toplantıya katılmaları bile not edilmişti. Ben, nezaketen “talimatlandırılmıştı” da demiyorum.
Zira 6’lı Masa’nın sakinleri; talip oldukları iktidarı, kökü mazide olan bu asil milletin özgür iradesinde değil de; ABD’nin plan ve entrikalara dayalı yardım ve yönlendirmelerinde arıyorlardı.
TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR
Bundan tam 110 sene önceydi… İçlerinde ABD’nin de bulunduğu emperyalist blok bizi çökertmek Osmanlı’yı tarihten silmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlardı. Hedefte Abdülhamit Han Hazretleri vardı. O tarihte emperyalist bloğun öncüsü İngiltere idi. Vambery İngiltere’nin bölgeden sorumlu ajanı idi. Vambery harekat planını belirlemiş ve içimizdeki işbirlikçilerine yönelik şu talimatı vermişti; “ İçinizdeki parçalı muhalefeti birleştirmedikçe Abdülhamit’i indiremeyiz.”
Aradan 110 yıl geçmesine rağmen emperyalizmin çökertme harekatında uyguladığı taktik değişmişti. Günümüzdeki hedefleri, aynı onurlu dik duruşun sahibi Recep Tayyip Erdoğan idi… Emperyalist blokun öncülüğünü ise günümüzde ABD adına Joe Biden üstlenmişti… Nitekim başkan seçildikten sonra Biden, aynı taktikle nokta atışı mahiyetinde hedefini belirlemiş ve iç-dış yandaşlarına “Muhalefet unsurlarını birleştirip desteklersek Erdoğan’ı indirebiliriz” talimatını vermişti.
Ama boşuna hayal kuruyorlar… Bu millet basiretlidir. İrfan ve iz’an sahibidir. O’nun feraseti, irfan ve asaleti, izzet ve onuru, kendisini çepeçevre kuşatan bütün olumsuzlukları sona erdirip her türlü yönlendirmeyi boşa çıkarıp, 14 Mayıs’ta onun, bir kere daha “yeter artık, söz milletindir” diye haykırmasına yeter de artar bile.
Muhtaç olduğun kudret, onun imanında, karakter ve harsında mevcuttur.
Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.
Yorum Yap