- 4.05.2023 11:19
Sevgili dostlar; daha önceki yazılarımda, kendilerini dünyanın sahibi zanneden Emperyalist Siyonist birliktelik adına, bilhassa ABD ve İngiltere güdümlü bir takım dış vesayet makamlarının sözcüleri, Türkiye’de 14 Mayıs’ta gerçekleşecek olan seçimler ile yakından ilgilendiklerini, hatta bu seçimlerin dünyanın en önemli SEÇİMİ olarak ilan ettiklerini sizinle paylaşmıştım.
Bu doğrultuda ABD Washington Post Gazetesi, detaya girerek, “Türkiye seçimlerinin bütün Avrupa başkentlerini, Orta-Doğu’yu, Orta-Asya’yı ve Afrika’yı etkileyecektir” dedikten sonra, seçimleri kazanacak en güçlü adayın ERDOĞAN olduğunu belirtmiş, AMA; “Ankara’nın dünya meselelerinin şekillenmesindeki etkisi karşısında ERDOĞAN’ın Batılı liderler tarafından istenmediğinin altını çizerek, bir bakıma sözüm ona kendini vesayet makamlarının sözcüsü yerine koyup “seçimlerde ERDOĞAN’ı engellemeliyiz” ortak kabullenişini ortaya koyarak, bir bakıma GİZLİ HARİCî ÜST DÜZEY ORTAK mahiyetinde 6’lı Masa’nın arkasında durmuştu.
Müteakip günlerde diğer bir ANGLOSAKSON ülkesi olan İngiltere, ABD’den geri kalmamış, kendine yakışır sinsilikle, “hem nalına, hem mıhına” taktiği içerisinde önce, “NATO, Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamaz” dedikten sonra Türkiye’nin dış politikasını “Egoistlik”le itham eden, Londra merkezli The Economist Dergisi devreye girmişti.
The Economist, Türkiye’nin Afganistan’da, Baltık’ta, Bosna, Kosova ve Makedonya’da NATO’ya sunmuş olduğu katkılardan övgüyle bahsettikten sonra Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmesine yönelik Türkiye’nin kendi güvenliği açısından ileri sürmüş olduğu şartları abartarak, neredeyse bizi bu ülkelerin NATO’ya girmesini engellemekle itham noktasına gelmişti.
Her ne kadar Finlandiya, talep edilen şartları yerine getirmesi sonucu Türkiye’nin muvafakat ve onayı doğrultusunda NATO’ya giriş sürecini tamamladıysa da, The Economist Dergisi; PKK sempatizanı İsveç’in NATO’nun kapısında beklemesi karşısında, Kandil-PKK-HDP hiyerarşi çizgisi içinde gerçekleştireceği HDP-CHP yakınlaşmasını, beklentiler doğrultusunda 14 Mayıs’da sandığa yansıtacak şekilde pekiştirmeye yönelik 30.04.2023 tarihinde stratejik bir açıklamasını okurlarıyla paylaştı.
ANLAŞILAN, BATI KILIÇDAROĞLU’NU KOLAY BİR ORTAK OLARAK GÖRÜYOR!
Londra merkezli The Economist dergisi bir bakıma bütün bir Batı Bloku adına strateji belirliyordu. Dolayısıyla Dergi, 6’lı Masa’nın cumhurbaşkanı adayı sayın Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi halinde başta ABD ve İngiltere olmak üzere bütün Batı Bloku’nun Kılıçdaroğlu ile “daha kolay başa çıkabileceklerini” ve ileriye dönük olarak Türkiye’ye yönelik plan ve projelerini sayın Kılıçdaroğlu’na daha rahat kabul ettirebileceklerini ifade ediyordu.
Kendi açılarından haklılar… Nitekim The Economist, Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin, her ne kadar Finlandiya’nın üyelik yolunu açtıysa da, İsveç’in NATO üyeliğini askıya aldığını, kendi hava güvenliğini garanti altına almaya yönelik S-400 Hava Savunma Sistemini Rusya’dan tedarik ettiğini, Suriye’nin kuzeyine yönelik 30 km. derinliğinde, kendi güney sınırları boyunca güvenlik koridorunu re’sen oluşturduğunu, Kıbrıs meselesi ve Mavi Vatan kabullenişinden ödün vermediğini, Libya üzerinden Afrika’yı şekillendirmeye kalktığını, ayrıca Yunanistan ile deniz sınırı konularında kendi kararını bizzat kendisinin belirlediğini bir rahatsızlık unsuru olarak ifade ettikten sonra bütün bu tutum ve davranışların Türkiye’nin Avrupa Birliği ve ABD ile arasındaki ilişkilerde çoğu kere gerilime sebep olduğu vurgunlanmaktaydı.
Anlaşılan ABD ve Batı başta olmak üzere Emperyalist blok, kendi kararını kendisi veren, yedi düvelin karşısında diklenmeden dik duran, milli karakter ve şahsiyeti doğrultusunda, her bir durumda kendine özgü tavır belirleyip çözüm üreten bir Türkiye ve onun cumhurbaşkanı sayın ERDOĞAN’ın varlığından çok rahatsızlık duyuyordu.
Demek ki bunlar, kendilerine karşı hiç itiraz etmeyecek, istedikleri gibi sevk ve idare edip yönlendirebilecekleri, her söylediklerini yerine getirecek, rahat bir şekilde çiğneyip istedikleri kalıba koyabilecekleri kolay bir lokma arıyorlardı. The Economist’in beyanına bakarsak, aradıklarını da bulmuşlardı… Hayırlı olsun…Bakalım Millet bu buluşa ne diyecek!
THE ECONOMİST’İN YORUMLARIYLA KILIÇDAROĞLU’NUN SÖYLEMLERİ ÖRTÜŞÜYOR!
Demekki aradıkları sayın Kılıçdaroğlu imiş… O kadar ki; Dergi, muhtemel Kılıçdaroğlu hükümetinin Batı ile ilişkilerinde farklı bir yol haritası çizmeye hazırlandığını açıklayarak bir bakıma kendi beklentileri doğrultusunda Kılıçdaroğlu’na yön belirliyordu.
Bu arada dikkat çeken önemli bir husus; Dergi, bazı siyasi tutukluların serbest bırakılmasını, yeni kurulan Türk hükümetinin Batı’da bol bol iyi niyet tezahürleriyle karşı karşıya kalmasının ön şartı mahiyetinde ifade etmesiydi. Böylece HDP ile CHP’nin birbirine yaklaştırılmasının menfaat ilişkisi ve alt yapısı kurulmuş olacak ve sandık vasıtasıyla Batı’nın, Türkiye’nin gidişatına “dur” demesi pratiğe yansımış olacaktı.
Şimdi anladınız mı, sayın Kılıçdaroğlu’nun “seçilirsem Demirtaş’ı ve Kavala’yı serbest bırakacağım “ vaadinin altında yatan ince hesabı… Derginin ifadelerinden öyle anlaşılıyorki Batı, Kılıçdaroğlu’na çok güveniyor… Şayet seçilirse “deneyimli diplomatları tarafından yürütülecek dış politikalarla sanki Kılıçdaroğlu’ndan İsveç’in NATO’ya kabulüne yönelik, Türkiye’nin itirazını geri çekme sözünün alındığı” ima ediliyordu.
Yine Dergi’nin ifadelerine bakarsanız S-400’ler depoya kaldırılacak, Rusya’nın Türkiye’de ikinci bir nükleer santral yapımına izin verilmeyecekti. Sanki dış güçler tarafından Kılıçdaroğlu’na çizilen yol haritasının özeti böylece verilmiş oluyordu.
En önemlisi The Economist’in oluşturduğu zihinsel altyapı doğrultusunda Kayyım rejimine son verilecekti… Böylece CHP ile HDP arasında temin edilen yakınlık sonucu kurulması arzulanan yeni hükümetin devamlılığı güvence altına alınmış olacaktı. Netice olarak da, Selahattin Demirtaş gibi HDP’li tutukluların serbest bırakılmasına imkan tanınacak, hatta HDP öncülerinin iddia ettiği gibi, 15 Mayıs’ta zindanların kapısı açılacak, Bebek katili Öcalan bile özgürlüğüne kavuşacaktı.
Kısacası Batı için, Kılıçdaroğlu başkanlığındaki bir hükümet, Emperyalist ve Siyonist güçlerin hedefine ulaşabilmesi için çok daha kolay bir lokma olacaktı… Nitekim yukarıda detaylarını verdiğimiz ümitler doğrultusunda ABD ve Batı, PKK’nın Kandil’deki öncülerini ikna etmesi sonucu, her gün terör örgütünün elebaşlarından birinin “Bu tarihi fırsatı çok iyi değerlendirin” talimatlarıyla gerçekleştirilen HDP ve CHP birlikteliği, Millet İttifakı adı altında, cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından sandığa doğru, Van örneğinde olduğu gibi birlikte HDP bayrağı sallayıp halay çekerek devam ediyordu. Hem de 6’lı Masa’nın diğer ortaklarını hiç hesaba katmadan…
Ey aziz Milletim! Sen bugüne kadar hiç olumsuzluklar üzerinde ittifak edip seni çökertmek isteyenlere yol vermedin. Senin iz’anın, irfan ve ferasetin, ruh ve mana bütünlüğün tarih boyunca senin varlığına karşı kurulan bütün tuzakları etkisiz kılmaya yetti de arttı bile.
Sen bu karakter ve şahsiyetinle, 14 Mayıs’da bir kere daha, senin bekana, birliğine ve bütünlüğüne karşı kurulan tuzakları etkisiz kılıp bütün emperyalistleri hayal kırıklığına uğratacaksın.
Hiç korkma! Allah seninle beraberdir.
Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.
Yorum Yap