- 20.07.2023 09:46
Sevgili dostlar; geçen günlerde, Litvanya’nın Başşehri Vilnius’ta toplanan ve uzantılarıyla birlikte geçtiğimiz hafta Çarşamba gününe kadar devam eden bir NATO zirvesine şahit olduk. Zirvede, bütün dünyanın gözü İsveç’in NATO üyeliğine katılım talebi karşısında, Stockholm’dki Türkiye ve İslam karşıtı protestolara karşılık olarak, ortaya koymuş olduğu çekince sebebiyle Türkiye’nin üzerindeydi.
Zirve, işte bu kabulleniş ortamında başlamıştı. Türkiye, Cumhuriyet tarihinde eşine ender rastlanan bir özgüven ve kararlılık içerisinde, hiç kimsenin beklemediği bir açıklamada bulundu. Her zamanki gibi, millet adına yaptığı uluslararası görüşmelerde dikleşmeden, dik duruşun en güzel örneğini sergileyen Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan 10.07.2023, saat 15.33 itibariyle sosyal medyaya düşen açıklamalarıyla “Türkiye parlementosunun İsveç’in NATO askerî ittifakına katılma talebini onaylamasından önce, Avrupa Birliği’nin Ankara’nın Avrupa Birliği’ne katılımının önünü açması gerektiğine” vurgu yapması AB’nin adeta bütün algı ve planlarını alt üst edecek şekilde ZİRVE’ye bomba gibi düşmüştü.
Bu mesaj, İsveç medyasına mensup SVT televizyonu tarafından adeta tercüme edilmiş ve SVT takipçileriyle “Ankara, Avrupalıların Türkiye ile AB üyeliği müzakerelerine başlamasına karşılık İsveç’in NATO başvurusunu destekleyeceği” yorumunu paylaşmıştır.
Yine İngiltere merkezli Reuters medya grubu, Sayın Cumhurbaşkanımızın yapmış olduğu bu açıklamayı “BEKLENMEDİK HAREKET” olarak takipçilerine duyurarak adeta seçim sürecinde Sayın Erdoğan’ın karşısında 300 milyar dolar vaadiyle destekledikleri yetersiz adaya oynadıklarının mahcubiyetini itiraf ediyordu.
Fransız merkezli Euronews ise söz konusu açıklamayı “Erdoğan; AB, Türkiye’ye yol açarsa, Ankara İsveç’in NATO üyeliğini onaylayabilir” şeklinde duyurmuştu.
ABD merkezli Bloomberg medya grubu ise “Yeni talep İsveç’in gecikmiş üyelik başvurusunu zorlaştırıyor” yorumunu yapmıştı. Yarı resmi el-Ehram misali ABD derin devletinin sözcüsü kabul edilen bu medya grubu, İsveç’le birlikte İskandinav ülkelerinin NATO’ya katılımlarının tamamlanmasının umulduğu bir zirveden saatler önce yapılan bu açıklama, Türkiye’ye yönelik her dediklerini yaptırmaya alışık olan odakların moralini bozmuştu. Ama karşılarında eski Türkiye değil, artık yeni Türkiye vardı.
Nitekim başta BBC, New York Times, CNN İnternational ve Associated Press olmak üzere bütün dünya basını Türkiye’nin ciddiyetini anlamış ve Sayın Erdoğan’ın, İsveç’in NATO’ya katılmasından önce, Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin önünün açılması gerektiğine yönelik açıklamasını, adeta bir ön şart olarak özümsemiş ve bunu dünya kamuoyu ile paylaşmışlardı.
İşte zirve bu açıklamanın gölgesinde kalarak, en büyük etkisini başta NATO Genel Sekreteri ile birlikte Türkiye, İsveç arasında yapılan üçlü mini zirvede göstermişti. Buna göre; İsveç’in ülkesinde konuşlanan terör örgütlerine yönelik Türkiye’nin ileri sürdüğü şartları kabul etmesi ile birlikte, Stockholm’ün Türkiye’nin AB’ye üyeliğini destekleyeceğine yönelik yazılı beyanda bulunmasına karşılık Sayın Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yakmıştı.
Bunun üzerine İspanyol basını, Sayın Erdoğan’ı zirvenin mutlak kahramanı ilan etmiş ve Biden-Erdoğan görüşmesi dahil bütün Zirve, Erdoğan’ın yapmış olduğu bu tarihî açıklamanın gölgesinde geçmişti.
TÜRKİYE, AYNI TAVRINI YAKIN GEÇMİŞTE BİR KERE DAHA ORTAYA KOYMUŞTU!
Hatırlanacağı üzere, Kıbrıs probleminin çözümüne yönelik BM’nin öncülüğünde, adını BM Eski Genel Sekreteri Kofi ANNAN’dan alan, ANNAN PLANI adı altında, iki kesimli her bir kesimin kendi içinde serbest, ama dışarıya karşı Federe Devlet statüsünde görünüm arzeden bir plan hazırlanmış ve hem Rum kesiminde hem de Türk kesiminde halkoyuna sunulmuştu.
Halk oylaması sonucu BM’nin planı Türk kesiminde kabul edilmiş, ama Rum kesiminde açık farkla reddedilmişti. Kısacası Rumlar bu kararlarıyla Kuzey Kıbrıs Türk kesiminin kendi bölgelerinde insanca ve özgürce yaşama haklarını redderek, Kıbrıs’ın tamamına hakim olmak istediklerini açıkça ortaya koymuşlardı.
Temel ilkesi, her yerde her zaman “hür doğdum hür yaşarım, hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” diye haykırmak olan Ana Vatanın uzantısı, Kıbrıs Türkü, titreyip kendine geldi ve bu fiilî durum karşısında “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” adı altında mutlak bağımsızlığını ilan etti.
Artık bundan böyle gerisini Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi düşünecekti. Elbetteki bizim onlara söyleyeceğimiz söz “kendi düşen ağlamaz” şeklinde olacaktı.
İşte bu asil milletin “hür doğdum hür yaşarım; hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” haykırışında ifadesini bulan o tarihî şahsiyet, karakter ve misyonu en son bir kere daha NATO zirvesinde tecelli etmiş ve bütün dünyayı kendine hayran bırakmıştı.
Rabbim bizi bu iman, bu iz’an, bu şahsiyet ve bu karakterle haşreylesin…
Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.
Yorum Yap