Prof. Dr. Celal ERBAY
Prof. Dr. Celal ERBAY Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı

HAKYERİNİ BULDU!

  • 28.09.2023 10:27

Sevgili dostlar; gönlümün hasreti yıllar öncesine dayanıyor. 1993’ün 21 Kasım’ıydı… Anamın ve ulubabalarımın istiratgahı, anadan olduğum Trabzon’dan hocamın mihmandarlığında Bakü’ye havalanmış, yanımda hayat yoldaşım ve o günlerde ilkokul dördüncü sınıftaki kızım ile birlikte… Yine o tarihlerde henüz Kartal Anadolu İmam-Hatip Lisesinde, hazırlıkta öğrenci olan oğluma, buradaki mütebakimizi emanet etmişçesine…

                                                                  HAKYERİNİ BULDU!

 Sevgili dostlar; gönlümün hasreti yıllar öncesine dayanıyor. 1993’ün 21 Kasım’ıydı… Anamın ve ulubabalarımın istiratgahı, anadan olduğum Trabzon’dan hocamın mihmandarlığında Bakü’ye havalanmış, yanımda hayat yoldaşım ve o günlerde ilkokul dördüncü sınıftaki kızım ile birlikte… Yine o tarihlerde henüz Kartal Anadolu İmam-Hatip Lisesinde, hazırlıkta öğrenci olan oğluma, buradaki mütebakimizi emanet etmişçesine…

Bakü’ye vardığımızda zemin; sanki bu günlerin aydınlığını müjdelercesine bembeyaz karla kaplıydı. Öğrencilerimle tanışıp onların dillerinden dökülen kalbî sevgi, ilgi ve heyecanlarına şahit olunca istikbale daha umutla bakmıştım.

İlk gezdiğim yer, Bakü Şehitler Hiyabanı, diğer bir ifadeyle; Bakü Şehitliği idi. Orada, 1918’de, Nuri          Paşa komutasında Bakü’nün imdadına yetişen Diyarbakır’ın, Urfa’nın, Ankara’nın, Kayseri’nin, Trabzon’un yiğitleri ile birlikte, 20 Ocak 1990’da Ermenileri korumak maksadıyla Bakü’ye giren işgalci Rus ordusunun karşısında arslanlar gibi vuruşarak şehit düşen 143 kahraman Azerbaycan evladı ve o günlerde Karabağ’da devam etmekte olan Ermeni işgaline karşı koyan, vatanı uğruna şehit düşen Fuzuli’nin, Hankendi’nin, Hocalı’nın , Şuşa’nın yiğitleri yan yana yatıyorlardı.

                                                           CEK-CAK’LA TAM 30 YIL GEÇMİŞTİ!

Başta AGİK olmak üzere, uluslararası kuruluşlar, kuru vaadlerle kardeşlerimizi senelerce oyalayıp durdular. Her seferinde “bu son kışınız, yaz ile birlikte evinize yuvanıza döneceksiniz” diye diye kardeşlerimizi hep oyaladılar. 1995’in Aralık ayında Bakü’de, bu tür vaadlerden birine, ben de şahit olmuştum. Ama hiç biri kuru vaadden ileri geçememişti.

Ne zamanki Azerbaycan halkı ve bilhassa Azerbaycan gençliği, kendi öz değerleri, milli ve manevî varlığını oluşturan kültür demetleri, ruh yapısını besleyen ana kanal ve kaynaklarıyla tanış olup, bu kaynaklardan aldığı ruh ve manayı ferdî davranış ve kabullenişlerine yansıtmaya başlatmalarıyla durum değişmişti.

Ve nihayet, bu yansıma ve öze dönüş doğrultusunda gittikçe farklılaşan toplumsal sosyal olgu ve kabulleniş, Azerbaycan halkının tarihî harsı ve aslî karakteriyle örtüşüp bütünleşmişti.

                                                                            BİR TEK ÖRNEK YETER!

Bu öze dönüş doğrultusunda, Anadolu’dan esen kardeşlik rüzgarlarıyla kucaklaşıp kemale eren o toplumsal şuur ve idrak, artık pratiğe yansımıştı. Ama Ermenistan’ın bir takım tecavüzkar davranışlarıyla, tarihin tescil ettiği zulmünü güncellemeye kalkışması sonucu 2020’nin Eylül ayından başlayan karşı harekat ile Karabağ’ın yüzde sekseni düşmandan geri alınmış ve Şuşa’nın Gevher Ağa Camii’nin çatısından, özgürlüğümüzün kutsal sedası olan Ezan-ı Muhammedî, Azerbaycan ordusuna mensup yiğitler tarafından seslendirilerek Karabağ’ın kurtuluşu 30 yıl sonra bütün dünyaya ilan edilmişti.

Artık Cıdır Düzü ve Hari Bülbül özgürlüğüne kavuşmuştu. Her ne kadar Hocalı ve Hankendi’nin gözyaşları tamamen dinmemişse de, biz yine Allah’ın lütfunu tamamına erdireceğine olan imanımızla Şuşa’ya varıp Cıdır Düzü’nde gezip tozmanın, İsa Bulağı’ndan kana kana su içmenin hayallerini kurmaya başlamıştık bile. Nitekim 05.07.2023’de, sayın Büyükelçimizin dalaletleriyle, eski öğrenci ve dostlarımla birlikte, önce Fuzulî Havalimanı’nın ihtişamına şahit olduktan sonra Şuşa’ya doğru yol aldık. Cıdır Düzü’ne varıp hasret giderdik. Maziye daldık, hayalen de olsa geçmişte orada Cirit oynuna iştirak eden atların coşkusuna şahit olduk. En önemlisi Gevher Ağa Camii’nden yükselen ezan seslerini bizzat dinliyerek ve davete uyarak Şuşa’nın özgürlüğüne kavuştuğunu bize gösteren Allah’a şükrettik.

Ama içimiz buruktu… Zira Hankendi’ni ve Hocalı’yı uzaklardan seyretmiş, Cıdır Düzü’nden, Şuşa’nın tepelerinden her ikisine de el sallamış, gönlümüzü dindirme gayreti içinde dualarımızı pekiştirmiş, “ Ey Allah’ım nusretini tamamına erdir, Şuşa misali ecdad yadigarı Hankendi’ni, Hocalı’yı da lütfeyle kardeşlerimize, bize…” diye.

Beklenilen sonuç yaklaşmıştı… Zira gidişat onu gösteriyordu. Rabbim, şımarık Ermenistan’ın şımarıklığını daha da artırmıştı. O da, boyundan büyük birtakım işlere kalkışmıştı.. İlk işaret 16 Eylül 2023’de BM Genel Kurul Kürsüsünden gelmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan,  “Karabağ, Azerbaycan toprağıdır.” vurgusuyla,  Ermenistan’ın bu güne kadar Zengezur koridoru’nun açılması başta olmak üzere hiçbir sözünü yerine getirmediğinin altını çizerek bütün dünyaya bir mesaj vermişti adeta…

En önemlisi, 19.09.2023 saat 21.49’da sosyal medyaya düşen bir haberden öğrendiğimize göre, Azerbaycan’ın Karabağ’da başlattığı antiterör operasyonuna katılan Azerbaycan askerlerinden biri, adeta haykırmış ve “ Biz ölümü vuslat, şehadeti en yüce mertebe biliriz” diye bütün dikkatleri üzerine çekmişti.

Daha iyi anlaşılması için Rusça konuştuğunu söyleyen bu Azerbaycan askeri, sözlerine şöyle devam etmişti; “Biz Azerbaycan Türkü’yüz, Müslüman askerleriz. Savaşları asla kaybetmeyiz, hep kazanırız. Ölümü vuslat, şehadeti en yüce mertebe biliriz. Biz, bir ölür bin diriliriz”diyordu. Sevgili dostlar, bu cümleleri bu delikanlıya ben öğretmedim. Öze dönüş, ruh ve mana ile bütünleşme, tarihî hars ve aslî karakterle örtüşme derken ben, işte bu gençte tecelli eden ve bütün dünyanın imrenip özlemini çektiği,  bu pratiği kasdediyorum.

“Biz ölümü vuslat,  şehadeti en yüce mertebe biliriz.” diye haykıran ve böylece ölümü, en çok sevdiği Rabbine erişip O’na kavuşma vasıtası olarak kabul eden, düşman kurşunuyla ölmeyi de en yüce mertebe olarak hedefleyen bir yiğitler topluluğunun önünde durmak mümkün mü hiç?

Hayır, asla mümkün değildir, hele gasbçı Karabağ işgalcileri hiç duramaz. Nitekim 24 saat dolmadan pes edip “Ateşkes” i imzalayarak Hankendi, Hocalı dahil bütün Karabağ’dan ellerini ayaklarını çektiler. Artık bütün ümitlerini yitiren işgalciler, bütün mühimmatlarını bırakarak Hankendi  başta olmak üzere konvoy halinde Erivan’ın yolunu tuttular.

Böylece hak yerini bulmuş oldu. Elde edilen bu sonuç, hakkaniyet ilkesinin ve ona dayalı olarak adalet olgusunun eninde sonunda tecelli edeceğinin en açık örneğidir. Elbetteki yıllar sonra da olsa, hakkaniyet ilkesi doğrultusunda hak sahibinin hakkını alması, hakkın yerini bulması, ancak vicdan ve izan sahiplerini sevindirecektir.

İşte bu evrensel ilke doğrultusunda bu sevinç; “Bir millet, iki devlet” sloganıyla, dünyada kardeşliğin pratiğini en güzel şekilde örnekleyen Türkiye-Azerbaycan  Devlet Başkanları tarafından, geçtiğimiz Pazartesi günü Iğdır-Nahcivan Doğalgaz Boru Hattı temel atma töreni esnasında Nahcivan’da, bütün dünya ile paylaşıldı.

Ayrıca her iki Başkan özelde, “ölümü vuslat belleyen” Azerbaycan ordusunun, gelmiş olduğu bu nokta itibariyle, böyle bir orduya sahip olmanın gururu içinde, o yiğitlerin elde ettiği zaferi, bu kapsamda kadim Türk yurdu olan Hocalı, Hankendi ve bütün Karabağ’ın tamamen özgürlüğüne kavuşmasını kutladılar, sevinçlerini birbirleriyle, Azerbaycan ve Türk halkıyla paylaştılar. 

Allah birliğimizi, beraberliğimizi daim eylesin.

Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Postası Gazetecilik Matbaacılık Ticaret Ltd. Şti. (www.duzcepostasi.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız