- 27.10.2022 12:15
PARKİNSON Hastalığı ilk olarak 1817 yılında İngiliz doktor James Parkinson tarafından tanımlanmıştır. Parkinson hastalığı hızlı ilerlemeyen beyin hücrelerinin kaybı ile izlenen bir beyin hastalığıdır. Alzheimer hastalığından sonra ikinci sırada görülmekte olan bir nörodejeneratif bozukluktur. Hastalığın farmakolojik tedavisi 1960 yılından günümüze kadar, dopamin yerine ön maddesi sayılan “dopamin 3.4-dihidroksi-L-fenilalanin (levodopa)” kullanılarak yapılmaktadır. Levodopa’nın biyoyararlılığı gıda alımından önemli ölçüde etkilenmektedir. Parkinson hastalığı 55-65 yaşları arasında kendini gösteren, ilerleyici bir hastalık olarak görülmektedir. Belirtileri en yaygın olarak; hareketlerin yavaşlaması, istirahat sırasında uzuvlarda titreme olması, kaslarda sertlik, zamanla duruş ve dengeyi koruyan reflekslerin azalması şeklinde sıralanabilir. Bunların yanı sıra koku duyusunun azalması, uzuv ve eklemlerde ağrı, ruhsal çöküntü hali (depresyon), uyku bozuklukları, unutkanlık gibi hareket dışı belirtiler de gelişebilmektedir.
Diyet proteini, kas kütlesinin tutulmasını, büyümesini ve fiziksel işlevselliğini teşvik ettiği için gereklidir. Bununla birlikte, tüm diyet proteinleri, bağırsakta, kan beyin bariyerinde ve periferik sinir sisteminde levodopa içeren ilaçların emilimine müdahale edebilir. Özellikle, büyük nötr amino asitler, fenilalanin, tirozin,ve süt ürünleri, fındık, tohum, somon ve hindi gibi proteinli gıdalarda yaygın olarak bulunan triptofan en fazla rekabete sahip olacaktır. Bu nedenle, levodopanın protein içeren bir öğünden veya atıştırmalıklardan 30-120 dakika önce veya sonra tüketilmesi önerilir. Parkinson hastalarında karşılaşılan temel beslenme sorunları arasında çiğneme problemleri, kabızlık, vücutta su kaybı, yutma güçlüğü, aşırı tükürük salgılanması vardır. Buna ek olarak ilaç kullanımı sebebiyle ağızda kuruluk, iştah kaybı, bulantı ve kusma, sinirli olma hali ve halsizlik Parkinsonlu kişilerin gıda alımını olumsuz anlamda etkilemektedir.
Taze sebze ve meyvelerden antioksidanların alımının artması gerekmektedir. Bu besin öğeleri vücutta detoksifikasyon sisteminde etkilidir. Ayrıca kan şekeri düzeyi dengede tutulmalıdır. Levodopa ilacı kullanılıyorsa, proteinli besinlerin alımı farklı zamanlarda olmalıdır. Uygulanan beslenme programı hedeflerine kan şekerini dengede tutmakta olmalıdır. Bunun için şeker ve rafine karbonhidrat içeriği bulunan besinlerden uzak durmak, belirli aralıklarla beslenmek ( 3 ana öğün, 2-3 ara öğün ) ve proteinli besinler tüketmeye dikkat etmek gerekir. Omega-3 yağ asitleri alımı arttırılmalıdır. Magnezyumun doğal bir rahatlatıcı bir etkisi bulunmaktadır. Yetersizliği durumunda ise kas titremesi veya spazmı, kas zayıflığı, uykusuzluk ve sinirlilik, kan basıncı yüksekliği, düzensiz kalp atımı, konstipasyon, hiperaktivite ve depresyon görülmektedir. Parkinson hastalarının çoğunluğunda bu şikayetler olduğundan magnezyum desteği ihmal edilmemelidir.
Akdeniz tipi diyet, sebze, baklagiller, meyveler ve tahılların yüksek alımı, yüksek doymamış yağ asitleri alımı, ancak düşük doymuş yağ asitleri alımı, orta derecede yüksek bir balık alımı ile karakterizedir. Düşük miktarda süt ürünleri, et ve kümes hayvanları tüketimi mevcuttur. Levodopa uygulamasından sonra, protein yeniden dağıtım diyeti ilacın kullanım oranı için yardımcı olabilmektedir. Karbonhidrat tüketiminin artışı vücut ağırlığını korumakta etkilidir. Proteinin azaltılması tavsiye edilmektedir ancak kişilerde istemsiz hareketlerin artışı görülmesi durumunda karbonhisdrat alımının gün içine dengeli bir şekilde dağıtılması gerekmektedir. Protein alımının düşük olması Parkinson hastalığı belirtilerinin düzeltilmesinde güvenli ve etkili bir yöntemdir.
Yorum Yap