Düzce için bir beste yapacağım

Tescillenmiş müzik rekortmeni Muhammed Yıldırır, büyük konserine Düzce’de hazırlandı. Düzce’yi kendisi için bir arınma yeri olarak tanımlayan ve ruhuna da hitap ettiği için her zaman geleceğini ifade eden keman virtüözü Yıldırır, “Çok özel şeylerden ilham alabiliyorum. Düzce bana çok ilham verdiği için Düzce için de bir beste yapacağım” dedi.

10.01.2022 - 11:57
Güncelleme 11.01.2022 - 15:22
Özel Haber

Türkiye’nin ve dünyanın en hızlı keman virtüözü olan Muhammed Yıldırır, geçtiğimiz günlerde Düzce’ye geldi.

2015’te “Flight Of The Bumblee bee” adlı eseri 37 saniyede çalarak “Dünyanın En Hızlı Keman Virtüözü” olan ve rekorlar kitabına adını yazdıran Muhammed Yıldırır, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı tarafından “Yılın En Başarılı Müzisyeni” ödülüne layık görülmüştü.

Sinema Senfoni Orkestrası ile birlikte vereceği konsere Gölyaka’daki Toptepe Panorama Teras’ta hazırlanan Yıldırır, Düzce Postası Muhabiri Cemile Sandıkçı’nın sorularını yanıtladı.

 

CEMİLE SANDIKÇI: Keman ile ilişkinizi tanımlar mısınız?

SÜREKLİ BİR SAVAŞ HALİNDEYİZ

Eşimi kıskandıracak bir ilişkimiz var. Çünkü günümün neredeyse dörtte ikisi kemanla geçiyor. Benim var olma sebebim diyebilirim. Hatta psikolojik sorunlarım olduğunu düşünüyorum. Çünkü keman olmasa hayatımda acaba ben neyim, sanki keman beni var etmiş gibi hissediyorum. Aslında bir paradoks. Sanki ben kemanı var etmiş gibi de hissediyorum. Aramızda büyük bir bağ var. Varlığımın temeli diyebilirim müzik ve keman. İnsanlar aslında şöyle düşünüyor enstürümanı, her zaman çok büyük bir aşk, büyük bir sevgi. Aslında aynı zamanda benim en büyük de düşmanımdır. Çünkü hayatım boyunca bir o beni yenmeye çalışıyor, bir ben onu yenmeye çalışıyorum. Sürekli bir savaş halindeyiz. Mutsuz bir ilişkimiz var ama birbirimizden de kopamıyoruz. En ufak bir ilgisizlikte seni terk ediyor, trip atıyor diyebilirim. Çalışın yavaşlar, sesler kötü çıkar. Sürekli ilgi isteyen bir enstürüman. O yüzden bütün ilgimi ona vermek zorundayım, çünkü hayatım o.

 

CEMİLE SANDIKÇI: Bu yolculuğa sizi iten bir şey oldu mu? İlk ne zaman başladınız?

EVİMİZ ASLINDA BİR KONSERVATUAR GİBİYDİ

7 yaşımda başladım. Anlatılanlara göre, doğumdan sonra beni eve getirdiklerinde abim piyanonun başına oturup bana müzik yapmış ve o zamandan beri müzik içinde büyüdüğüm için bana küçük küçük ritim denemeleri yapmışlar. Ama tam eğitime başladığım zaman 7 yaşımda oldu. O da çok spontane oldu. Babam evde keman eğitimi verirdi ve öğrenciler gelirdi. Ben onları izleye izleye bir gün kemanı alıp “baba böyle mi yapıyorlar” diyip ona gösterdim. Babam da o günden itibaren bana keman dersi vermeye başladı. Tüm ailem müzisyen, iki kız kardeşim hariç. Babam (Ali Yıldırır) Nurettin Selçuk, Zeki Müren, Safiye Ayla gibi birçok sanatçıların maestroluğunu yapmış bir keman sanatçısı ve besteci. Abim 8 tane albüm yapmış, Avrupa'da ülkemizi tanıtmış bir piyano virtüözü ve Türkiye'de tek Türk Müziği piyanistidir. Ablam operacıdır. Bizim evimiz aslında bir konservatuar gibiydi. Babamdan keman eğitimi alıyordum, ablamdan nota şan eğitimi alıyordum, abimden piyano eğitimi alıyordum. Kulağa hoş geliyor aslında, ama çok stresli bir ortam. Çünkü hepsi müzisyen. Evde yanlış yapma hakkınız yok. Ama tabi ki çok büyük faydası oldu.

 

CEMİLE SANDIKÇI: Müzik hayatınızın bir parçası bunu biliyoruz. Onun dışında uğraştığınız meslek ya da hobi çalışmalarınız var mı?

BİR GÜN BENİM DE BİR HOBİM OLACAK

Çok meraklıyım dansa, resme. Ata binmeyi çok istiyorum. Hobilerim olsun istiyorum. Ama maalesef o kadar yoğun bir tempoda çalışıyorum ki, bir yandan özel derslerim var, bir yandan provalarım var, bir yandan çekimlerim var. Zaten günümün altı saati keman çalışmakla geçiyor. Aynı zamanda Başakşehir Belediye Başkanı’nın sanat danışmanıyım. Kültür faaliyetlerini yürütüyorum. Zaman bulsam bunları yapmayı çok isterim. Şu an hepsi aklımda, bir gün benim de bir hobim olacak inşallah.

 

CEMİLE SANDIKÇI: Müzikal yolculuğunuzda hangi önemli isimlerle sahne aldınız ve sizi en etkileyen isim hangisiydi?

BABAMA HAYRANIM

Her şeyden önce benim tek bir idolüm var en yakından babam Ali Yıldırır. Ona çok hayranım. Diğer idollerim vardı L. Subramaniam, Roby Lakatos. Bunlar benim küçük yaştan itibaren izleyip hayran kaldığım, evimde posterleri olan dünya çapında sanatçılardır. Çok şükür ki onlarla aynı sahnede düet konser verdim. Bu da benim için çok gurur verici. Finalde de en büyük idolümle konser verdim. Babamla beraber sahneye çıktım. Hem hocam, hem babam, beraber konser vermek benim için unutulmayacak bir andı.

 

CEMİLE SANDIKÇI: Adınızı Guinness rekorlar kitabına yazdırdınız. Bu başarı sizin hayatınızda ne gibi değişikliklere sebep oldu?

REKOR KIRDIĞIMI BEN, BABAM VE ORADAKİ KİŞİLER BİLİYORDU

Tabi ki avantajı da oldu, dezavantajı da oldu. Maalesef ülkemizde sanatsal faaliyetler çok fazla değer bulmuyor ya da çok geç buluyor. Benden önceki rekor sahibi Alman Keman Virtüözü David Garrett'dı. Parça 4 dakika sürüyordu o 66 saniyede çaldı. Herkes onu destekleyip sponsorluklarla dünya turnesine çıkardı ve ona dediler ki sen şeytansın, imkansız bir şeyi başardın. Beş yıl rekoru kimse kıramadı. Ben 37 saniyede çaldım ve Guinness bunu tescilledi. Ben bekliyorum ki ertesi gün bütün televizyonlar benden bahsedecek. Hatta bir arkadaşım bana ‘yarın çok başka bir sabaha uyanacaksın’ demişti. Sabah uyandığımda rekor kırdığımı ben, babam ve oradaki kişiler biliyordu. Reklam yapılmadı. Kendi kişisel çevremden ötürü bunu reklam yaptırdım. Bir müddet insanlar bunu eleştirdi; ‘Neden genç keman virtüözümüz gavurlarla bilmem ne yarışına giriyor’ diye. Bazı eleştiriler de şöyle oldu ‘çok hızlı çalmış.’ Zaten rekorun amacı oydu. Aslında çok komik eleştiriler. Ama bir kesim bunu duyduktan sonra Avrupa'ya davet edildim ve bir çok konser verdim. Senfoni orkestraları birçok büyük projeler hala devam ediyor. Tabi Guinness bunu aştı. Ama bana sorarsanız Guinness rekorlar kitabına girmenin benim için bir anlamı var mı diye, yok. Çünkü müzikal bir değeri yok. Sadece bir eseri hızlı çalabilme yeteneğimi gösterdim. Müzikal bir anlamı yoktu benim için. Ama şöyle bir şey yapıştı insanlara. Sanki ben sadece hızlı çalabiliyormuşum gibi yavaş çalamıyormuşum gibi bir algı oluştu. Oysaki yavaş çalabiliyorum.

 

CEMİLE SANDIKÇI: Düzce denilince aklınıza ilk ne geliyor?

BUNDAN SONRA ARINABİLECEĞİM TEK YER BURASI

Düzce'yi bilmiyordum. Düzce'de kalınabilecek ya da

kafa dinlenebilecek bir yer olduğunu bilmiyordum. Lakin bir vesile ile Düzce'ye davet edildim Toptepe Panorama’nın sahibi sevgili Atilla bey tarafından. Orada ağırlandım ve o kadar çok hoşuma gitti ki orada ağırlanmak ve ben çok üzüldüm, daha önce nasıl keşfedemedim diye. Birçok yerini gezdirdiler, yaylalarına çıktım. Norveç hayalim vardı, hiç de gerek yokmuş oralara gitmeye. Burası çok güzel çünkü. Şimdi önümde çok büyük bir konserim var, son 10 yılımın en önemli konseri diyebilirim. O konsere hazırlanmak için nerede dinlenmeliyim ve nerede rahat çalışabilirim sorusuna ilk aklıma gelen yer Düzce Toptepe Panorama oldu. Bundan sonra arınabileceğim tek yer burası. İstanbul’da kozmopolit yerlerde artık doğallık kalmadı. İnsanlar konuşurken bile samimi değiller. Televizyonları açıyorsunuz spikerlerin tabi olmayışı bile artık sinir etmeye başladı. Buraya geldikten sonra, buradaki insanlarla kahvaltı yapmak, tanışmak, sohbet etmek o kadar doğal aslında bir yandan da marjinal ki ruhuma da hitap ettiği için kesinlikle her zaman geleceğim.

 

CEMİLE SANDIKÇI: Burada keman çalarken ne hissettiniz?

ZAMANIN NASIL GEÇTİĞİNİ ANLAMADIM

Keman çalmadan önce meditasyon yapmayı çok severim. Namaz kılarken de böyledir, bir nevi meditasyondur. Kendinizi bırakmaktır, teslimiyettir. Ama İstanbul’da maalesef daha kalabalık şehirlerde ne kadar sessiz ortamda olursanız olun bir enerji vardır ya kemen çalışmak beni bir kaç saatten sonra sıkmaya başlıyor, çok konsantrasyonumu sağlayamıyorum. Ama burada mesela iki saat çalıştım, zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.

 

CEMİLE SANDIKÇI: Düzce’miz için beste yapmayı düşünür müsünüz?

DÜZCE BANA ÇOK İLHAM VERDİ

Beste yapmakta çok zorlanan biriyim normalde, çok bestem var. Ama muhakkak ilham almam gerekir bir şeyden. Gerçek anlamda bana bir şeyin ilham vermesi lazım ve maalesef her şeyden ilham alamıyorum. Çok özel şeylerden ilham alabiliyorum. Düzce bana çok ilham verdiği için zaten kesinlikle bir beste yapacağım.

 


Editör: B. Ali Kubilay
Youtube kanalımıza abone olarak yeni
videolarımızdan ilk siz haberdar olun.
Youtube Adresimiz