- 25.02.2023 10:35
- (1)
“ŞÜPHESİZ biz insanı, karışım halindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık.” (İnsan/2) İmtihandayız.
Bu yazıyı önceden hazırlamıştım ama bin yılın felaketi yayına koymamıza engel olmuştu. Biraz bekledim, demesem işittiğim ve gördüklerimin vebali üzerimde olacaktı. Neticede kendimi savunmalıyım. O günkü yazdığım haline dokunmadan sizin dikkatinize sunuyorum.
Aha yine isim vermemiş bizim aslan parçası, mertçe yazmış… Ama bu sefer üzerime alındım.
Bir de beni yeğen, çocuk formatından çıkartmamaları ayrı bir hoşuma gitti. İnsan kırktan sonra aldığı yaşları yazmama-duymama eğilimindedir. Beni genç görmenize sevindim.
Sevgili Yunuz, senin siyasi hayatın kadar benim unutmuşluğum var. Sene 2003 sen siyasi bir partiye henüz üye olmuşken. Biz, 1992’de kurduğumuz bir STK’da idealist fikirlerle, 90’lı yılların buhranlı zamanlarında oluşan baskıcı rejime karşı hukuk ve insan hakları mücadelesi vererek, gelecek için kazanımlar derdindeydik. Sen kaos dolu yılların ardından kurulan, ülkenin en güçlü bir partisine üye olup, ticaretini ve ortaklıklarını, koynunda büyüdüğün yapıyla güçlendirmeye çalışırken! Biz kış ayında Muhsin Beyin yanında durmak adına, parti binasında parkeye oturarak ısınıyorduk.
Bizim kuşak mücadeleyi sever bu minvalde; taraf olduğum konuda bedel öderim, laf söylerim, mücadele ederim… İftira atmam, şiddete başvurmam, orantısız güç kullanmam, kamu imkanlarını kullanmam. Sanırım sizin içinde yetiştiğiniz gelenek bunları yapıyordu ki, beni de öyle değerlendiriyorsun. İnan yapmam, yapanı da sevmem…
Sanırım siz, oturduğunuz köşeden parayla iş yaptırıp kalem oynattırdığınız için herkesi de öyle sanıyorsunuz. Her gördüğün sakallı, hacı emmin değildir. Bu yaklaşımlarınız beni geçmişinizle alakalı varsayımlarda bulunmaya itiyor. Fedakarlıkla başlayan bir çalışmanın hırsa müptela olmuş, mirasyedi nesli sizsiniz sanırım.
Kibri sevmem, ama sen mi bana siyaseti öğreteceksin?! Komiksin Yunuz.
Sen, tesadüftür o ki; ülkede dershane krizi patlak verince, sermayeni arttırdığın döneme sırt döndüğün yıllarda, biz ülkeye kurulmuş bir kumpasın tam ortasında mağdurduk. Ben bu mağduriyetime rağmen kimseye küfür etmedim. Dört sene takip edildiğim bir dosyada (Selam Tevhit) kimseye davacı olmadığım gibi, darbe girişimi öncesi beni mağdur edenlerin “tele kulak ve kumpas” davalarında yargılanmalarının adil olması gerektiğini ve iddianame olmadan uzun süre tutuklu kalmamaları gerektiğini basına ilk açıklayan da bizdik. Aynı zamanda, Balyoz darbe girişimi gibi yakıştırma davalarında da uzun tutukluluklara yine kalem oynatan, karşı duran bizdik.
Hakkı her dediğimizde, diğer karşının hedefinde olduk. Hatta 15 Temmuz davalarında bile silah tutanla kalem tutan, ibadetle ihanet ayırt edilsin, hiçbir şekilde uzun tutuklama olmasın diyen de tek bizdik.
Ülkemizde karanlık eller, her gezmeye başladığında bedel ödedik. Şimdi de proje partilerden ve uzantılarından elimi çekmeden yazıyorum çocuk aklımla.
Yorum Yap